Doç. DR. Muhammet Yılmaz

Doç. DR. Muhammet YılmazKur’an’da Siyasi Düzenin Temel İlkeleri author
Author
0.0/10
0 People
1
Reads
1
Likes
99
Views

About

Title:
Doçent Doktor Muhammet Yılmaz

Readers

1 readers liked.
1 readers read.
1 readers will read.
Reklam

Quotes

See All
Şu da bir gerçektir ki; dinin bireye, topluma, idareye ve devlete yönelik getirmiş olduğu çoğu ilkelerin uygulanması ve hayata geçirilmesi bireyden ziyade siyasi otoritenin varlığını gerekli kılmaktadır. İslâm açısından, söz konusu otorite olmadan Kur'an'ın ve dolayısıyla İslâm'ın bazı hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Örneğin; Katile verilen ölüm cezasının uygulanması, hırsızın elinin kesilmesi, toplumda bozgunculuk çıkaran; devletin ve toplumun huzurunu bozan kimselerin cezalandırılması gibi hükümlerin uygulanabilirliği, siyasi otoritenin; devlet ve hükümetin varlığına bağlıdır. Aynı şekilde; zekât, sadaka, miras taksimi, borçların ödenmesi, karşılıksız kredi anlamına gelen karz-ı hasen akdinin gerçekleşmesi, gayri müslim azınlıklardan alınması öngörülen cizye ve haraç gibi vergilerin mali yükümlülüklerinin takipleri, yine siyasi yönetimin varlığına ve yaptırımına bağlıdır. Dinin yaşanabilmesi için gerekli ortamın ve güvenli yapının oluşturulması, vatanın ve milletin müdafaası, uluslararası barışın tesisi, savaş hukukunun tanzimi, esirlerin mübadelesi gibi durumlar da siyasi düzen ve otoritenin ve de bunları uygulayan bir siyasi idarenin varliğına muhtaçtır.33
İslâm siyasetinde devlet başkanının belirli bir isimle adlandırma zorunluluğunun olmadığı belirtilmiştir. Ancak bize göre, devleti idare edene verilen isimden/Sıfattan daha çok, onun sahip olduğu o makamın gereğini yerine getirmesi öncelikli olmakla birlikte, Kur'âni ve nebevi isimlendirmelerin İslâm devletini idare edenlere verilmesi, bu önemli görevi tamamlayan güzel bir uygulamadır. Zira Kur'an, bu sıfatlardan hareketle devleti idare edenlere, görevlerine ve özelliklerine yönelik önemli ipuçları vermekte ve de bu görevlerin/özelliklerin onların görevlerinde başarılı olma- larında büyük ve de olumlu katkılar sağladığını bildirmektedir.
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
Ahmet Akbulut, Sahabe Devri Siyasi Hadislerinin Kelâmi Problemlere Etkileri isimli eserinde, Hz. Peygamber'in Kureyş'ten olması gerekçe gösterilerek Peygamber'in kurmuş olduğu devletin başına bir Kureyşli'nin geçmesinin zorunlu olduğunun ileri sürülmesinin; devlet başkanlığını ele geçirme adına muhacirler tarafından nesep
Sayfa 225Kitabı okudu
Yirminci yüzyılın en sunni İslâm hareketlerinden İhvân-ı Müslimin teşkilatının kurucusu ve aktif İslâm davası savunucuları arasında gösterilen mütefekkir Hasan el Bennâ'nın da işaret ettiği gibi, İslâm'da siyaset; ne particilik, ne grupçuluk ne de hizipçiliktir; siyaset, İslâm ümmetinin iç ve dış meseleleriyle ilgilenmeyi amaç edinmektir. Diğer bir ifadeyle siyaset, ümmetin sorunlarıyla ilgilenmek, dertlerine çare üretebilmektir.15! Dolayısıyla particilikle sıyaseti ayırmak lazımdır. Zira İslâm siyaseti, bünyesinde herkesin kabul etme ve uyma zorunluluğu olan ve de dinin yararına yönelik İslâmi ilkeleri barındırırken; particilik ise, sadece belli kuruluşun ve gurubun görüş ve ilkelerini temsil etmektedir. Bu ifade, herhangi bir partinin siyaset yapamayacağı anlamına gelmemektedir; zira her parti İslâm'ın ilkeleri ve onun yüksek menfaatleri doğrultusunda siyaset yapabilir. Yeter ki, “yalnızca benim siyasetim ya da benim partim İslâm'la eşdeğerdir.” iddiasında bulunmasın.!5? Nitekim İslâm ülkelerinin parçalanmasının ve maalesef iç işlerini düzene koyamamasının en temel sebeplerinden birinin, katı bir siyasi particilik anlayışının olduğu aşikârdır.
Çünkü İslâm, mükemmel bir uluslararası sistem olarak, dünya siyasetini yönlendirecek şekilde, tüm insanlığın ve halkların eşitliğine dayalı uluslararası söylemler ve ilkeler getirmiş yegâne inanç sistemidir. Asur dan Roma'ya kadar birçok kadim imparatorluklar da dünyayı yönetmeye talip olmuşlardır; ama tüm bu devletlerin amaçları, başka milletleri kendi toplumlarına veya bireylere itaate dayandırmak olmuştur. İslâm ise, hukuk önünde eşitlik ilkesi çerçevesinde, tek bir siyasi otoritenin etrafında bir dünya birliği fikrini getirmiş ve tarihte şahit olunduğu gibi bu ideali gerçeğe dönüştürmüştür. Ancak ne acıdır ki daha sonraları Müslümanlar, Kur'an ve Sünnet'in kendilerine biçtiği rolü yetersiz görünce ve inançlarının kendilerine öğrettiği ilkelerden uzaklaşınca, bugünkü netice ve görüntü ortaya çıkmıştır. Tabi ki bu noktada, İslâm siyasetinin dışa yayılımcı politikaları istikrar getirince, işgalci ve emperyalist güruhun bundan rahatsız olup, gerek sıcak savaşlarla gerekse soğuk savaşlarla bu akıntıyı önce durdurmaya sonra da kurutmaya çalışmalarını da unutmamak gerekir.

Updates

See All
Henüz kayıt yok

Comments and Reviews

See All
Reklam
Henüz kayıt yok