Londra’daki St Thomas Hastanesi’nde tıp öğrenimi gördü, doktorasını Bristol Üniversitesi’nde yaptı. 1990-97 yılları arasında Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu’nda tıbbi mikrobiyoloji profesörü olarak hizmet verdikten sonra Edinburgh Üniversitesi’ne geçti, İskoçya’nın prestijli kürsülerinden biri olan Robert Irvine Tıbbi Mikrobiyoloji Kürsüsü’nü devraldı. 2001 yılında Edinburgh Kraliyet Bilimler Akademisi’ne ve Tıbbi Bilimler Akademisi’ne üye seçildi; 2005 yılında tıbba ve yüksek öğrenime katkılarından dolayı Britanya İmparatorluk Nişanı’na (OBE) layık görüldü. Uzmanlık alanında sayısız bilimsel makalesi bulunan Crawford’ın yayımlanmış kitaplarından bazıları şunlardır: The Invisible Enemy: A Natural History of Viruses (Görünmez Düşman: Virüslerin Doğal Tarihi; 2000), Viruses: A Very Short Introduction (Virüsler: Çok Kısa Bir Giriş; 2011), Virus Hunt: The Search for the Origin of HIV (Virüs Avı: HIV’nin Kökeninin İzinde; 2013), Ebola: Profile of a Killer Virus (Ebola: Öldürücü Bir Virüsün Profili; 2016).
Yerlileri vuran yıkıcı mikropların da ilk saldırılardaki direniş eksikliğinde ve daha sonra onlarla karşılaştırılamayacak kadar az sayıdaki İspanyolların çabuk ve zahmetsizce zafer kazanmalarında belli bir payları vardı hiç kuşkusuz.
1532'de İnka Imparatorluğu'nu istila eden Francisco Pizarro ve askerlerinin işini de yine muhtemelen çiçek hastalığından kaynaklanan bir salgın kolaylaştırmıştı. İlk çiçek salgını imparatorluğu 1520'lerde vurmuş, halkın yaklaşık üçte birlik kısmının ölümüne ve kraliyet ailesinin yıkımına neden olmuştu. Bu salgında birçok askeri lider, yönetici ve kraliyet ailesi üyesiyle birlikte, halkın Güneş Tanrısı olarak taptığı mutlak hükümdar İmparator Huayna Capac da ölmüştü. Fakat imparatorluğu kargaşaya sürükleyen asıl etken oğlu ve vârisi Ninan Cuyuchi'nin de aynı dönemlerde ölmesi olmuş,ardından çıkan savaşta imparatorluk toprakları birbirine rakip iki taraf arasında paylaşılmıştı. Pizarro 1532'de yalnızca altmış iki atlı ve 106 piyadeyle birlikte Cajamarca'ya girdiğinde karşısına çıkan İmparator Atahualpa'nın önderliğindeki 80.000 kişilik kuvvete rağmen kolay bir zafer kazandı. Pizarro ve askerleri tek bir asker kaybetmeden ele geçirdi.
On beşinci yüzyılda yeni topraklar bulup oraları sömürme arzusunun sonucunda Yeni ve Eski Dünya'nın buluşması iki taraf icin de potansiyel olarak faydalıydı. Kalori deposu patates ve mısır vitamin zengini biber ve dometes Avrasyalıların gıda eksikliklerinden ve açlıktan kurtulmalarını sağlarken, evcilleştirilmiş hayvanlar da Amerikan Yerlilerinin aslen vejetaryen olan beslenme tarzlarını takviye ederek her an kıtlıkla karşı karşıya kalma risklerini ortadan kaldırmıştı. Ne var ki mal ve insan hareketliliğiyle birlikte kaçınılmaz olarak mikrop takası da gerçekleşti ve bu hiç de adil bir takas değildi. Mikropların yayılması çok yoğun biçimde Avrupalı istilacilardan yerli halka doğru gerçekleşti ve sonuç Amerikan yerlileri açısından çok yıkıcı oldu. Yüzyıllar boyunca oluşan genetik dirence sahip olmayan insanlar arasına daldıklarında mikropların Avrasyalılarda artık hafif hastalıklara neden olan mikroplar, onlarla ilk kez karşılaşan Amerikan yerlilerinde korkunç salgınlara yol açtı, bazı durumlarda bütün bir topluluğu silip süpürdü.
Ölümcül Yakınlıklar kitabında çiçek hastalığının kızamığa göre neden çok az yayıldığını açıklarken çiçek virüsünün virülansı yüksek, insanlara uyumu uzun zaman alan kararlı bir DNA virüsü olduğunu buna karşı kızamığın yüksek mutasyon oranlı bir RNA genomuna sahip olduğunu belirtiyor. (Dorothy H. Crawford, Ölümcül Yakınlıklar, s. 111) Koronavirüs'ün bugüne kadar tespit edilmiş en büyük RNA genomuna sahip bir virüs olduğunu hatırlayacak olursak tehlikenin boyutunu görmüş oluruz. Virüs durmadan mutasyon geçiriyor. Bilim insanlarının çaresiz kalışı bu yüzden. Komplo teorilerinin çok ötesinde durmadan kendini güncelleyen akıllı bir virüs bu. Kısaca saf genlerine, üstün kanına filan güvenip içeride ve dışarıda kahramanlık oyunu oynayan arkadaşlar büyük geçmiş olsun.
İçimden yükselen boşver, kendini boşuna hırpalıyorsun seslerine rağmen sırf denemek amaçlı Metis yayınlarından çıkan günümüzle oldukça ilgili
Ölümcül Yakınlıklar kitabı için inceleme yazdım. İnanır mısınız ne alıntılar beğenildi ne de inceleme okundu. İnsan elbet karantina olup eve kısılınca illaki bir şeyler üreteceği bir şeyler yazacağı bir ortam arıyor ve bunu yaparken illaki geri dönüt bekliyor. Şöyle bir bakınca güldüm yazıma. Üstün genleriyle, sumakla virüsü yeneceğini düşünen bir millete mikropların tarihini anlatan bilimsel bir kitabın incelemesini yazmak. Hata bende.
Aynı kitaba burada popüler hale gelmiş bir kullanıcı cafcaflı ifadelerle, araya yeraltı edebiyatı fonunda ergenimsi, bıçkın laflar sıkıştırılmış bir inceleme yazmış olsaydı eminim 1000 kitapta onlarca hesapta paylaşilacak en başlarda yerini alacaktı.
Kitap bilimsel, inceleme sıkıcı, yazı boğucu, içinde erotizm yok, ucuz yeraltı edebiyatı yok. "Niçin okuyalım ki değil mi kanka ya."
Sadece sosyal medya değil burada bile geçirilen her an bir vakit kaybı aslında. Fakat elden ne gelir. İçedönükseniz, gönüllü bir münzeviyseniz, toplumun boş muhabbetlerinden sıkılmışsanız, birde üstüne sokağa çıkamıyorsanız soluğu sosyal medyada, bu tarz platformlarda alıyorsunuz. Kötü bir döngü bu. Sanırım internetin olmadığı o çocukluk zamanlarımız daha iyiymiş.
Mikroplar, Yoksulluk, Küreselleşme, Ekolojik Kıyım ve Salgınlar
Mevcut küresel sorunlarımızın çoğunun altında nüfus artışı ve insanın açgözlülüğü yatıyor: Enerji krizi; temiz su yokluğu; hava, deniz ve toprak kirliliği; biyoçeşitliliğin yok olması ile birlikte bitki ve hayvan türlerinin yok olması; ozon tabakasının delinmesi ve küresel ısınma.
Kitapta birçok salgın hastalıktan, bu hastalığa neden olan mikroorganizmalardan ve evriminden bahsedilmiş. Herkesin anlayacağı şekilde yalın bir dil kullanılmış, ağır terimler yok ve hastalıkları ögrenirken o dönemin tarihi hakkında yeni bilgiler de öğrenmis oluyorsunuz.
**Bu kitap için ilk incelemeyi ben mi yapıyorum şimdi ehe bi saniye kendime çekidüzen vereyim :)**
Mikroplar tarihimizi nasıl şekillendirdi? Bugüne kadar-bu kitabın üzerinde görene kadar-bu soruyu hiç düşünmedim. Halbuki insanlık tarihine baktığımız zaman birçok hastalık, salgınlar, toplu ölümler.. Okuduk, duyduk hep vardı biliyorduk ama