julie geleceği konusunda her şeyi planlamıştı. erkek arkadaşı sam de gelecek planlarının içerisindeydi. onunla birlikte küçük kasabasından taşınacaktı, üniversiteye gidecekti, hatta yazın japonya’ya gideceklerdi. ancak hayat, onlar için planlarını başka bir şekilde yapmıştı. sam’i kaybeder ve bu kayıp, julie’nin hayatındaki her şeyi beklenmedik bir şekilde değiştirir.
artık evinin neresi olduğundan emin değildir, kalbi tam ortadan ikiye bölünür. cenazesine gitmeyerek onunla ilgili her şeyi bastırmaya çalışır. tek istediği her şeyin eskisi gibi olmasıdır. ve bu çaresizlik içinde, sam’in sesini duymak isteyerek, sesli mesajını dinlemek için onu arar... ve sam telefonu açar.
julie’ye sam’e veda etmesi için ikinci bir şans verilmiştir ve julie şimdi sam’e veda ederek hayatına nasıl devam etmesi gerektiğini öğrenmelidir.
bu kitabı okurken kalbim o kadar kırıldı ki. her birimizin yas tutma şekli farklıdır, julie’ninki benim için çok farklıydı mesela ama buna rağmen acısını hissettim. kusursuz bir karakter değildi, hatta yaptığı bazı şeyler sizi de kızdırabilir ama onda, hepimizi birleştirecek bir şeyler var. sevgi ve sevdiğin birini kaybetmenin acısı. yaşadığı kederin aşamaları arasındaki o duygu geçişlerini de julie ile birlikte yaşadım.
yazarın yazım dili basit ama güzeldi, sam ve julie’nin telefonla iletişim kurmaları özgün düşünülmüştü. yürek buran bir kitap olsa da aslında bundan çok daha fazlası. büyülü gerçekçilik unsurlarıyla çok iyi yazılmış, kederin dürüst ve doğal bir tasviri.