Ancak en önemlisi, savaşın kimlikleri şekillendirmesiydi. Olaylara dahil olmak, ulusal kimlikleri daha katı ve farklılığa tahammülü olmayan çatışmacı kimlikler haline getirdi. Avrupa'nın büyük, tarihi imparatorluklarında bir kural olarak görülmesine rağmen akışkan, çok katmanlı kimliklerin yeni ulus devletler çerçevesinde artık yeri yoktu. Bu kimlikler bazı durumlarda ulusal kimliklere dönüştüler. Hakim ulusal kimliğe dönüşümeyenleri ise devletler hukuki çerçevede denetlemek istediler. Burada hukuki çerçeve asimilasyondan tecrit etmeye ya da azınlık inşasına kadar genişlemişti.
Eric Hobsbawm, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın sadece coğrafi değil aynı zamanda ideolojik ve kültürel haritasının da değiştiğini belirtir. Ona göre bu değişim o kadar köktendir ki önceki düşünsel evren tamamen son bulmuştur.