Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Erdinç Ahatlı

8.3/10
4 Kişi
26
Okunma
6
Beğeni
1.254
Görüntülenme

Erdinç Ahatlı Sözleri ve Alıntıları

Erdinç Ahatlı sözleri ve alıntılarını, Erdinç Ahatlı kitap alıntılarını, Erdinç Ahatlı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Frithjof Schuon (İsa Nureddin), iman, İslâm ve ihsan kavramlarından hareketle, peygamberlerin üstlendikleri misyonu esas alarak farklı bir bakış açısı ortaya koyar. Buna göre, iman Hz. İbrâhim'de, İslâm (şeriat) Hz. Mûsâ'da, ihsan (tasavvuf) ise Hz. İsâ'da ön plandadır. Bu üçünü dengeli bir biçimde şahsında birleştiren zât Hz. Muhammed'dir (bk. Schuon, İslâm'ın Metafizik Boyutları, s. 126-128).
Sayfa 149
Reklam
İnsana verilen aklın peygamber gönderilmesine lüzum hissettirmediği anlayışı temelde kabul edilse dahi bu, Allah'ın peygamber göndermesinin sefeh (hikmetsiz iş)le vasıflandırılmasını gerektirmez. Tam tersine bir ihsan ve lütuf kabul edilmelidir. Zira Allah Teâlâ böyle yapmakla, insanlara yeterli olandan fazlasını vermektedir. Nitekim O, âlemde ziyade lezzeti bulunan pek çok nimet yaratmıştır. Nasıl kifayet miktarından fazla olan nimetleri O'nun bir lütuf ve ihsanı olarak kabul ediyorsak, peygamber göndermesini de böyle kabul edebiliriz. Peygamber göndermek Allah'ın kullarına rahmeti, fazlı ve kereminin eseridir. Diğer taraftan akıl, mutlak olarak her insanı doğruya ulaştırmaz. İnsanlar arasında en küçük meselelerde bile anlaşmazlıkların çıkması, bunun mühim bir göstergesidir. İnsan, bazı dönemlerinde aklı sayesinde iyi ile kötüyü ayırt edebilirse de hayatın tümü için bu mümkün değildir. Zira, insan aklı çocukluk, gençlik ve yaşlılık devrelerine göre değişiklik gösterir. Tecrübe geçirmiş olanla geçirmeyenin; âlim ile câhilin aklı bir değildir.
Sayfa 56
Hicri V. asrın son çeyreği ile VI. asrın ilk yarısında yaşamış ve pek çok İslâm beldesine yaptığı seyahatlerde ümmetin içine düştüğü durumu gözlemleme imkanı bulmuş olan Endülüslü İbnü'l-Arabi (468-543/1075-1148), baştan kendi dönemine kadar vuku bulmuş çöküşlerin sorumlusu olarak Arap olmayan unsurları ve devlet yömindeki gayr-i müslimleri gösterir: “Acemler Arap devletini dejenere etti, mülhidler dini bozdu ve köleler hürlere hâkim oldu. Onlar Araplara karşı besledikleri kini gizli tutuyorlar ve ifsad etmenin vaktini kolluyorlardı. Dar fikirli, başına buyruk kişiler seçtiler. Örtülü bir tarzda felsefi fikirleri izhar ettiler. Büyük hediyeler, lütuflar ve iktidardaki (yönetim) güçlerini kullanarak insanları kendilerine çektiler. Bu sayede sayıları hızla çoğaldı” (İbnül-Arabi, el-'Avâsım, s. 62).
Sayfa 40
Gönüllere hoş gelen, müşahede ve düşünmeye davet eden, insanın duygu ve ruhuna hitap eden üslûbu, bünyesinin diğer eserlerden farklı oluşu, bedii güzelliklerine ilaveten tabii güzellikleri, mücerredi müşahhas, zihinde gâib olanı önünde hazır yapan meselleri, güzel hitapları, müstesna ikna sistemi, delillerinin kuvveti, mantığının üstünlüğü, akılları birden bire çelen ve nefisleri meftûn eden rûhî sihirli cazibesiyle Kur'ân-ı Kerim, hangi zaman ve mekânda okunursa okunsun, daima ebedi bir mucize olarak taptaze önümüzde duracaktır.
Sayfa 204 - İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 167, Ankara 1983.
Hz. İsâ ve o dönemin Filistinlilerinin konuştuğu halk dili, Ârâmi lisânının bir lehçesi olan Süryanice idi. Onun doğumundan iki yüz-iki yüz elli sene evvel Seluc (Seleucide) döneminde bu bölgede İbranice'nin kullanılmasına son verilmiş ve yerini Süryânice almıştı.
Sayfa 107
Reklam
ATALARININ ALNINDAKİ HZ. PEYGAMBER'İN NÛRU
Allah Teâlâ Hz. Âdem'i yaratınca onun alnına gündüz güneş, gece ay gibi parlayan bembeyaz inci misâli Hz. Peygamber'in nurunu yerleştirmiştir. Yüce yaratıcı bu nurun hammaddesini yeryüzünün kalbi, özü ve nuru sayılan ve şu anda Resülullah (s.a.s)'ın kabrinin bulunduğu yerdeki “ak toprak”tan oluşturmuştur. Bu toprak cennetteki tesnim suyu ile yoğrulmuş ve onun bütün nehirlerine batırılıp çıkarıldıktan sonra yer ve göklerde dolaştırılmıştır. Âdem (a.s.)'in alnındaki bu nur hamile kalan eşi Havvâ'ya sonra da ondan doğan Şit peygambere geçmiştir. Bu şekilde intikal ederek elli erkek ve elli kadın olmak üzere toplam yüz kişiden geçen nürun son halkası Hz. Peygamber'in babası Abdullah ve ondan hamile kalan annesi Âmine'dir. [Nebhâni, Yûsuf b. İsmâil, Huccetüllâhi 'ale'l-âlemin fi mu'cizâti seyyidi'İ-mürselin (nşr. Hasen Casnâ - Muhammed Emin Demec), Diyarbakır ts., s. 216-220]
Sayfa 118
Mecusiliğin (zerdüştlük) kutsal kitabı Zend Avesta'da (Yast 13, XXVI, 129) “âlemlere rahmet” anlamına gelen “Soeshyant” adında birisinin gelerek putları kıracağı, keza “halkı ayağa kaldıran” manasındaki “Astvat Ereat”ın geleceği önceden bildirilmiştir.” Bu ifadeler Hz. Peygamber'in âlemlere rahmet olarak gönderildiğini bildiren âyetle birebir örtüşmekte ve Allah Resülü'nün Mekke'nin fethedilmesinden sonra Kâbe'de bulunan putların tamamını kırdırarak orayı bunlardan temizlediği bilinmektedir.
Sayfa 92
İBN RÜŞD'ÜN NÜBÜVVETİ İSPAT TEORİSİ
İbn Rüşd'e göre, bir kimsenin nebi olduğu, şeriat vaz' etmesinden anlaşılır. Nasıl, tabâbet fiilinin gâyesi tedavi ve tedavi etme özelliği kendisinde bulunan kimse tabip ise, aynı şekilde, nebilerin fiili de şeriatlar vaz' etmektir ve bu fiil kendisinde bulunan kişi nebidir. Bu anlayışıyla o, peygamberin getirdiği sistemle tesis ettiği mükemmel toplum modelini nübüvvetin ispatında tam bir ilmi mucize saymaktadır. Yani, nübüvvet sıfatının kesin delili, peygamberin ilim ve ameldeki mucizesidir.
Sayfa 70
İBN SİNA'NIN NÜBÜVVETİ İSPAT TEORİSİ
İbn Sina'ya göre insan, zaruri ihtiyaçlarını hemcinsleriyle yardımlaşarak karşılama noktasında diğer canlılardan ayrılır. Bu yüzden insanlar bir arada bulunmak ve işbölümü yapmak zorundadırlar. Tesis edilen bu içtimai hayat, onların birbirleriyle her türlü muamele yapmalarını gerektirir. Bu muamelelerde karşılaşılabilinecek ihtilâf ve sürtüşmelerin giderilmesi için kanun (sünnet) ve adaletin uygulanması lüzumludur. Dolayısıyla bir kanun koyucuya ve adalet icracısına (muaddil) ihtiyaç vardır. Bu kişi, insan olan bir nebidir ve mucize göstermek gibi, diğer insanlarda bulunmayan özelliklere sahiptir. O, Allah'tan aldığı vahiylerle insanların yönetimini sağlayan kanunları koyacaktır. Aslında peygamber, ifade yerindeyse, Allah'ın kelâm sıfatının bir yansımasıdır. Zira kelâm, nebide meydana gelen ilimlerin bir ifadesidir.
Sayfa 68
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.