doyurucu ve derinlikli yazılar kaleme alan iyi bir eleştirmen, edebiyat dünyasında kalıcı olmaya aday... Fakat eser niçin yazıldıktan 12 sene sonra okurla buluşmuş sorusunun da cevabını vermek gerekirse çok anlam yüklememek hayati şartları sebebiyle bu kadar ertelendiğini dile getiriyor yazar . Kalemine sağlık
Babamın Cinayet Defteri
Babamın Cinayet Defteri, son yıllarda yayınlanan en önemli gerçek edebi metinler arasında yer alıyor. Yazarı zaten edebiyat eleştirmeni. Gördüm ki romandan okurun pek haberi yok. Yaşadığımız ekonomik kriz günlerini 1970'lerden itibaren anlatan romanı çok sevdim.
Romanda Türkiye'nin yakın tarihi var, gazete haberleri var, Almanya'daki Neonaziler var, Bosna savaşı var, İstanbul var. Romanda İstanbul tarihini 17 yüzyıldan günümüze kadar görebilirsiniz. Altan Metin, Resul Yıldırım, Samet Kadıoğlu ve diğer karakterler bana gerçek edebiyat nedir sorusuna yanıt oldu. Şişirme bir metin değil, yıllarca çalışılmış bir roman bu. Ve Yaşar Kemal'e, Orhan Pamuk'a da metinde rastlamak bana farklı duygular yaşattı. Erdin Akkoyunlu'nun değer romanlarını da bekliyorum.
Babamın Cinayet Defteri, çok uzun yıllar sonra okuduğum Türk edebiyatının en önemli post-modern metinleri arasında yer alıyor. Roman beni farklı biçimde yakaladı. Her karakter özenle yaratılmış. Roman neden çok satan metinler arasında değil şaşıyorum. Okur tarihi, siyaseti, psikolojiyi ve İstanbul'u bu romanda aynı anda buluyor. Kara Kitap, Yüzyıllık Yalnızlık göndermeleri de çok güzel...
Roman modern ve klasik edebiyat çabasını iyi kotarmış, uzun süredir rastlanmayan derinlikte ve çoklukta öyküye, karaktere sahip. Bir yandan 1992 ile günümüzün siyasal yapısının temeline iniyor, bir yandan her biri silah markası lakaplı tekinsiz gazeteciler cinayetlerde kol geziyor. 1980 darbesi de var, 17 yüzyılda Sultanahmet Camii'nin yapılışına dair hikaye de. Roman katmanlı ve incelikli. Ama az konuşuluyor ve paylaşım yapılıyor.
Bir yazının öyle sigara gibi, alkol gibi, uyuşturucu gibi bağımlısı olunur mu? Pekala olunur. Eğer okuduğun metin gözlerinden geçip beynine işliyorsa, oradan bütün damarlarını dolaşıp yüreğinden geçip tekrar benliğine dokunuyorsa, o yazının bağımlısı olursun. Çektiğin nefeste bile o yazıyı ararsın. Aslında gerçek hayatı bir yana bırakmış, roman gerçekliğinde yaşamaya başlamışsındır. Her şeyi imge, herkesi roman karakteri olarak görürsün. Böylece gerçeklikle bağın kopar, herkesin doğrusu senin için bambaşka bir şeye dönüşür. Bana olan tam da buydu.