Bu öznelciliğin en tipik ifadesi, Giotto ve Duccio ile beliren ve 1330-40’lardan itibaren her yerde kabul görmeye başlayan, uzayın perspektif yorumlanmasının ortaya çıkışıdır. Maddi bir boyama veya çizme yüzeyinin, maddi olmayan bir yansıma düzlemi olarak yeniden tanımlanmasında perspektif, -başlangıçta mükemmellikten ne kadar uzak olarak ele alınmış olursa olsun- sadece “ne görüldüğünü” değil, ama aynı zamanda belirli koşullarda “nasıl göründüğü” konusunu da açıklar. Perspektif, Ockham’ın deyimini kullanacak olursak, subjenin objeyi dolaysız sezişinin kaydedilmesidir. Böylece perspektif, modern “natüralizm” için yolu açar ve görsel anlatımı sonsuzluk kavramına ekler; çünkü perspektif kaçış noktası, ancak “paralellerin kesiştiği noktanın izdüşümü” olarak tanımlanabilir.