Alamut kalesine başladığımda tarihi sıkıcı bir roman önyargısıyla başlamıştım.Ama öyle değil sürükleyici bir roman ve gerek konularının ilgi çekiciliği dönemi ve olayları ve Hasan sabah hakkında bilmediğim o kadar çok şey varmış ki okudukça daha hoşuma gitti kitap.Haşhaşiler hakkında bilgi edinmek isteyen özellikle okusun.Bir kalenin içinde oturup entrika intihar ve suikast düşünen kaleden dışarı çıkmadan da yıkılmaz denen devletleri sarsmış bir insan ama ben hiç sevmedim onu .Yapma cennetlerle haşhaş içirerek insanlara her istediğini yaptıran fedailer yetiştiren bir insan .Kitapı okurken çok sevdiğim karakterler de oldu mesela Meryem ve ibni tahirin kısa da olsa minicik aşkına şahit olmak :)cennette de olsa yani yapma cennette sadece gözünün Meryem’i görmesi tabi o da ayrı bir güzeldi.:)neyse kitap öyle 372 sayfalık değildi ben PDF ten okudum bilmiyorum yazıları da küçülttüm ama yine de 1048sayfalık bir kitap okudum ansiklopedi gibi okuduğum neydi bilmiyorum ama bence okumalısınız keyifli okumalar dilerim ;)
Yarattığı eserin yüzü suyu hürmetine de Hüsrev Perviz heykeltıraşın hayatını bağışladı ama onu ömrünün sonuna dek Bisütün Dağları’nda sürgüne gönderdi. Orada Ferhat karşılık bulamadığı aşk acısıyla meczuba döndü.
Sonunda tutkusuna daha fazla direnemedi. Heykel her geçen gün kraliçeye daha bir benziyor, heykeltıraşın ses tonu yüreğindeki fırtınayı ele veriyordu. Ve günün birinde şah da durumu fark etti,
Dünyevi güzelliğin ne derece geçici bir şey olduğunun bilincindeydi. Bu yüzden de sevdiği kadının güzel yüzü ve eşsiz vücudunun mermerden bir heykelini yapması için zamanın en tanınmış heykeltıraşı Ferhat’ı görevlendirdi.