Siyasal katılımın ve sosyal dayanışmanın ANAP ve DYP tarafından temsil edilen Türk merkez sağ siyasetindeki erozyonu, 1990’lardan itibaren yeniden Türkiye siyasetinin gündemine oturdu. İkisi de Boğaz kapitalizminin, yüksek devlet kültürünün ve kozmopolit elitlerin birer temsilcisi olarak görülen Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın temsil edemediği bir değerler kümesini temsil etmeye çalıştı. AKP, neoliberalizme teslim olduğu ölçüde siyasal tutarlılıkları iflas eden ve seçmen tabanları eriyen Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı ve Tansu Çiller’in DYP’si karşısında, özellikle üst-orta sınıf sağ metropolitan seçkinciliğinin ve milliyetçi sağın taşradaki eşraf temsilcilerine dayanan siyasetinin dışında bir sosyal liderlik alternatifi yaratmaya çalıştı. Merkez sağın, zamanla sığlaşan ve daralan klientalist dağıtım ağlarının ötesine geçebilecek ve böylece orta-alt sınıf kitlelerin popülist beklentilerini ve yeniden bölüşüm taleplerini karşılayabilecek bir siyaset oluşturmaya çalıştı.