Avusturya tiyatrosunun en önemli trajedi yazarlarındandır.
Hukuk eğitimi gören ve uzun yıllar devlet hizmetinde bulunan sanatçı, genç yaşta oyunlar yazmaya başladı. İlk oyununu 1817 yılında tamamlayan Grillparzer'in bazı oyunları sansür nedeniyle sahneye konulamadı. 1840'larda oyun yazmaktan vazgeçti; 1861'de Soylular Meclisi'ne seçildi. Doğduğu şehir olan Viyana'da öldü.
Alman romantik ve klasik üsluplarıyla gerçekliği bağdaştıran, onlara Viyana beğenisini ekleyen bir yazar olarak tanınmaktadır.
Oldukça yalın bir dille yazılmış duygusal ve hoş bir kitaptı. Yoksul bir çalgıcının hayat hikayesini kendi ağzından anlatıyor kitap. Çevrenin insanın gelişimine ve hayatına ne denli büyük etki ettiğini görüyoruz. Yoksul çalgıcımız Jakob baştan beri ailesinden doğru ilgiyi görse belki de bir aristokrat olarak mutlu bir şekilde yaşamını sürdürecekken, ailesinin onu ikinci plana atması yüzünden insanların onu kullandığı ve sonrasında da yalnızlığa terk ettiği bir hayat sürmek zorunda kaldı maalesef. Her şeye rağmen müziğe olan tutkusunu yitirmemesini de elinde kalan tek şeyi kaybetmeme isteğine veriyorum. Müzik hem eski hayatını hem de geride bırakmak zorunda kaldığı aşkı temsil ediyordu. Haliyle buna sıkı sıkı sarılması da son derece normaldi.
Yoksul ÇalgıcıFranz Grillparzer · Cumhuriyet Yayınları · 2000291 okunma
Yazarın babası 1809' da ölmüş. Anesi ise 1819'da kendi elleriyle hayatına son vermiş. Bir kardeşi suda boğularak intihar etmiş, başka bir kardeşi ise delirip ağır suç işlemiş. Aslında kocaman bir boşlukta hayata tuttunmaya çalışmış. " Fakir Çalgıcı." işi gücü bulunmayan, kemanıyla ekmeğini kazanmaya çalışan biri olarak toplumdışıdır. Kitap 61 sayfa olmasına rağmen oldukca etkiliydi. Bir yazarla ilk defa tanışırken hayat hikayelerine de bakmakta yarar var diye düşünüyorum. Eğer, yazarın hikayesini bilirsek onu daha iyi anlarız. 7 Puanı hakediyor sanırım.
Uzun öykü olması sebebiyle uzunluğunu ve derinliğini yeterliği bulduğum bir eserdir. Uzun öykü sevenlerin okuması gerektiğini ve pişman olmayacağını değerlendiriyorum.
Belirtmek istediğim ve kitabı okuyacaklar için önemli gördüğüm bir nokta; Yazar toplumdışı bir karakter olan Jacob’un hüzünlü hayat hikayesini anlatmaktadır. Ancak yazarın hayatında iz bırakmış birçok olayın yansımalarını kitapta bulacaksınız.
Kitap bittikten sonra Önsöz’ü bir kez daha okumanızı tavsiye ederim. Esere bir başka gözle bakmasınızı ve güzel bir haz hissetmenizi sağlayacaktır. Veysel Atayman çok beğenilesi bir önsöz yazmış ve kitap ile ilgili bütün incelemeyi çok güzel bir şekilde özetlemiş.