Galip Erdem

Galip ErdemÜlkücünün Çilesi author
Author
9.4/10
192 People
800
Reads
188
Likes
22.6k
Views

Galip Erdem Posts

You can find Galip Erdem books, Galip Erdem quotes and quotes, Galip Erdem authors, Galip Erdem reviews and reviews on 1000Kitap.
Şahsiyetimiz bedende değil, ruhtadır.
Galip Erdem
Galip Erdem
"Yükseklerde gözümüz yoktur. Şu garip memleketin dertleri üzerine düşünülsün, şu masum milletin hakkı çiğnenmesin yeter."
Galip Erdem
Galip Erdem
Reklam
Mağdur ve masum bir milletin hakkını elde etmesi, kendi öz yurdunda esir muamelesi görmekten kurtulması insan kalbi taşıyan herkesi sevindirir.
Galip Erdem
Galip Erdem
Medeniyet bakımından geçmişte yerleşik, göçebe, bugün de Batı- Doğu ve başka isimlerle tanıdığımız yaşama tarzlarına bağlı topluluklar, tek bir milletten daha büyük birliklerdir. Nihayet aynı dine inananların meydana getirdiği "Ümmet" adını verdiğimiz din birlikleri de milleti aşar. Böyle bir açıdan bakıldığı zaman milliyetçilik, milletin çıkarları ile milleti aşan birliklerin çıkarları çatışınca millet çıkarlarının tercih edilmesi demektir. Tarihi tarafsız bir gözle incelersen, kitaplar ne yazarsa yazsın, bahis konusu tercihin mutlak çoğunluk tarafından daima uygulandığını göreceksin. Marksçı - Leninci ideolojinin bütün gayretlerine rağmen hiç bir milletin işçileri, dünya işçilerinin ortak çıkarları uğruna, milletlerine henüz ihanet etmemişlerdir. Siyaset, medeniyet ve inanç birlikleri için de aynı gerçeğin varlığını ispatlayacak yüzlerce misal verilebilir. Milliyetçilik insanın yapısına ve çıkarlarına uygundur. Kolay bir yol olması, herkesçe benimsenmesinin tabii sayılması da bu özelliği yüzündendir. Milleti aşan birliklerin çıkarlarına, milletin çıkarları ile çeliştiği vakit, hizmet etmek hiç kimseye bir şey kazandırmaz, fakat çok şey kaybettirir.
Doğru, güzel ve haklı fikirlere bağlanmak kolay, ama inandığımız fikirlerin şartlarına uymak çok zordur.
Türk Kurtuluş Savaşı, biliyoruz ki Birinci Cihan Savaşından mağlup çıkıp bir mütareke anlaşması yapan Türkiye, daha sonra ordusunu terhis edince, sömürgeci devletlerin yapılmış olan mütareke anlaşmasını hiçe sayarak Türkiye'nin son kalesi bulunan ve tam bir Türk yurdu olan Anadolu'ya çıkmaları neticesinde, yorgun olmasına rağmen, bütün milletin kendi varlığını korumak, bağımsızlığını kurtarmak için girişmiş olduğu bir savaştır, Bu savaşı devlet açmamıştır. Bu savaşı o zamanın hükümeti açmamıştır. Bu savaşı kendi bağımsızlığına daima titizlikle bağlı olan Türk Milleti kendisi, yer yer silahlanarak, köyünden, evinden, çıkarak çiftesini, kılıcını alarak halk toplulukları açmıştır. Bu çok önemli bir olaydır. Her milletin tarihinde kolay kolay görülmez. Çünkü günün hükümeti "Aman hadise çıkartmayın, sakın mukavemet etmeyin, ateşle karşılamayın, düşmana kolaylık gösterin," diye emirler verirken, ortada ordu yokken, kuvvet yokken Aydın'da, Manisa'da, Alaşehir'de, Ayvalık'ta Karadeniz kıyılarında, Doğu Anadolu'da, her tarafta halkımız kendileri silaha sarılmışlar, çeteler kurmuşlar ve Milli Kurtuluş savaşını kendileri açmışlardır.
Reklam
Savaştan sonra materyalizm yeniden güç kazanmaya başladı. Ve İtalya'yı anarşiye doğru itti. Bu karşılığa ve moral çürümeye idealistler, eski askerler, milliyetçiler ve diğer gruplar karşı geldiler. Bunlar Mussolini'de aradıklarını buldular. Daha baştan itibaren faşizm, hareket (aksiyon) taraftarı bir felsefe olmuştu. 1921-1922 yılları faşist mangalarının (Kara Gömleklilerin) hareketlerine şahit oldu. Faşist mangaları eski rejimin kanunlarını hiçe saydılar. Çünkü bu rejim, faşizmin özlediği millî devletle uyuşmuyordu. Kaldırılması mutlaka gerekiyordu. 1922 Roma yürüyüşünden sonra faşizm artık devletle savaş halinde değildi. Çünkü faşizm bizzat devlet olmuş, Mussolini ve partisi iktidara gelmişti... (Çağdaş Siyasal Doktrinler - Bülent Dâver)
Sayfa 173Kitabı okudu
Bu mefkûrenin bir şeniyet haline gelmesi mümkün mü, yoksa değil mi? Yakın mefkûreler için bu cihet aranırsa da, uzak mefkûreler için aranmaz. Çünkü uzak mefkûre, ruhlardaki vecdi namütenahi bir dereceye yükseltmek için, istihdaf edilen çok cazibeli bir hayaldir. Meselâ, Lenin, Bolşeviklik için yakın mefkûre olarak kollektivizmi, uzak mefkûre suretinde de komünizmi ileri sürmüştür. Komünizmin ne zaman husule geleceğini soranlara şu cevabı veriyor: 'Komünizmin ne zaman tatbik olunacağını şimdiden kestirmek mümkün değildir. Bu, Hazreti Muhammedin cenneti gibi ne zaman ve nerede görüneceği malum olmayan bir şeydir.'
Milliyetçilik düşmanlarının "Orta Asya edebiyatı" diyerek küçümsemeye yeltendiği hareket, Atatürk dönemi kültür çalışmalarının ihmal edilemez bir bölümüdür. 2. Dünya Savaşı'nın başlarında, Mihver devletlerinin baş döndürücü zaferleri sırasında, Turancılıktan kimse gocunmamıştır. Sadece komünistlerdir ki esir Türk ülkelerinin kurtulabileceği ümidiyle Rusların yenilmesini isteyen Türk milliyetçilerine faşist ve turancı diyerek saldırmışlardır. Sonra, ikinci cephenin açılması ile, Mihver devletlerinin gerilemesi başladı. 1944 yılının ilk aylarında Almanların yenileceği artık kesinlikle anlaşıldı. Nihayet Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1944 yılının 19 Mayıs'ında meşhur nutkunu vererek Türk milliyetçilerine karşı hala bitmeyen bir Haçlı seferini başlattı. 1944 suçlamasında dış tesirlerinin payı acaba ne kadardı, sorusunun cevabını aramayacağız.
Faşizm gibi nasyonal sosyalizm de eşitçi demokrasiye ve genel oy sistemine karşıdır. Mussolini büyük sayının hâkimiyetini daima reddetmiştir. Ona göre "Faşizm, sayının sırf sayı olmak yüzünden toplumları yönetme hakkı vereceğini kabul etmez. Sayının belli dönemlerde yapılan seçimlerle toplum yöneticilerini ortaya çıkaracağını inkâr eder. Faşizm, düzeltilemez, verimli eşitsizliğe inanır." Hitler de bu konuda şöyle demektedir: "Seçimlerle bir büyük adamı ortayı çıkarmak bir deveyi iğne deliğinden geçirmekten daha zordur... Tarihi yapanlar sadece azınlıklardır." Elitizm: Mussolini gibi Hitler de elitizmi savunur. Yani en iyi yönetimin kendi kendini seçmiş üstün yetenekli, seçkinler yönetimi olduğuna inanır. Ancak, Mussolini elitleri Pareto'nun anladığı mânâda seçkin yönetici grup olarak kabul ederken, Hitler daha çok elit ırk (Cermen, Aryen ırkı) kavramı üzerinde durmuştur. Devletin Yüceltilmesi Faşizm de, nasyonal sosyalizm de genellikle devleti yüceltmişlerdir. Ancak Mussolini'de devletin yüceltilmesi devlete tapma ve devlet dini (kültür) yaratma derecesine varırken Hitler'in öğretisi devleti halkın (volk) yani ırksal birliğin buyruğunda bir amaç olarak görür. Hitler için önemli olan "Halk devleti" (Herrenvolk) dir. (Bülent Dâver - Çağdaş Siyasal Doktrinler, s.116)
Sayfa 169Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.