Georg SeeBlen

Erotik Sinema author
Author
7.6/10
10 People
33
Reads
0
Likes
1,235
Views

Georg SeeBlen Quotes

You can find Georg SeeBlen quotes, Georg SeeBlen book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Sinema kuramcılarına göre, polisiye filmler, kurguları içinde, ölüm izleği bakımından izleyicinin gözleri önüne iki karşıt ben'i: ego cartesianus'^ ve ego hitchcockus’u sergilemeleriyle de farklılık sunarlar. Ego cartesianus (Descartes'çı ben), ölümü isteyen, bir tür ölüm felsefesi oluşturmuş ben, ego hitchcockus (Hitchcock'cu ben) ise ölüme karşı savaşan, kimi kez bu savaştan daha da güçlenmiş olarak çıkan ben'dir.
Kadınları giydiren de soyduranda aynı zihniyet.
Bizim kültürlerimizdeki müstehcen, kadına, dişiye yönelik "hazzın" özgürleştirilmesini kendi aracına dönüştürmüş erkeklerin erkeklere karşı bir provakasyonundan baş­ka bir şey değildir.
Reklam
Burjuva uygarlığı, insanların, inandıkları için değil ceza korku­suyla saygı gösterdikleri yasalarla dayatılan uygarlıktır. Sayısız tat­minsizliklerden doğan -ve bunlara yol açan- bir uygarlık. Yeni iş­tahlar uyandırması gereken yeni metaların üretimi, sermayenin gi­derek büyüyen yeniden üretimini olanaklı kılan mekanizmalardan biridir. Ve burjuva uygarlığı, şiddetten doğan ve "uygar yaşam"ın kıyılarında giderek artan şiddete yol açan uygarlıktır: sömürge halklarına karşı şiddet; yoksullara karşı şiddet; yabancılara karşı şiddet; topluma ayak uydurmayanlara karşı şiddet; kadınlara karşı şiddet; zaman zaman da proleterya isyan halinde olduğunda bizzat ve asıl proletaryaya karşı şiddet. Bu koşullar altında şiddet dürtülerinin yüceltilmesi (kaydırılıp popüler sanatta ortaya çıkması) (bizzat şiddet uygulamak yerine) başkalarının şiddet de­ neyimlerini (öykülerde) paylaşma biçimine bürünmesi garip mi?
Fransız polisiye filmleri genellikle çözümsel bir kurguya ve kar­maşık bir entrikaya dayandığı için Holywood türü şiddetle bu film­lerde pek karşılaşılmaz. Söz gelimi Quentin Tarantino filmlerinde­ ki şiddet dozunu bir Fransız polisiye filminde bulmak pek olası değildir.
Çiftçiliğin çöküşü, kırlardan büyük göç, metropol kentlerin (yirminci yüzyılın ortalarında, ondokuzuncu yüzyılın ortalarından çok daha hızlı) büyüyerek iç içe girmeleri, ev ile iş arasındaki uza­ yan mesafe, havanın pislik ve gürültüyle giderek kirlenmesi, rutin bir çalışma sisteminin getirdiği sinir gerginliğinin şiddetlenmesi; işte bütün bunlar kafayı başka bir şeyle yorma yönünde güçlü bir ihtiyaç yaratmaktadır. Bu ihtiyaç sigara ve alkolle, sinemayla ve nüfusun okuryazar kesiminde de polisiye romanla -daha sonraki bir aşamada da gittikçe artarak benzer bir işlevi ve içeriği olan tele­vizyonla- giderilir. [Mandel, 91-92]
Şeytanını benim sıcak cehennemime yolla.
Sayfa 101
Reklam
121 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.