Şair ve romancı Gioconda Belli varlıklı bir ailenin kızı olarak 1948'de Managua'da dünyaya geldi. Genç yaşta evlendikten ve bir çocuğu olduktan sonra, Somoza diktatörlüğünü devirmek için mücadele eden Sandinistalar'a katıldı. 1975'ten, Sandinistalar'ın diktatörlüğe son verdiği 1979 Devrimi'ne kadar Meksika ve Kosta Rika'da geçen sürgün yıllarında silah kaçırmak da dahil olmak üzere çeşitli gizli görevler üstlendi. 1979'da Nikaragua'ya döndükten sonra iletişim ve propaganda alanında çalıştı; Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin uluslararası tanıtımında görev aldı. 1990'da FSLN'nin seçim yenilgisinin ardından edebi çalışmalarına hız verdi.
Belli, ilk şiir kitabı Linea de fuego (Ateş Hattı) ile 1978'de Latin Amerika'nın en saygın edebiyat ödülü olan Casa de las Américas'ı kazandı. Tenimdeki Ülke: Nikaragua bir kadın Sandinista'nın kaleminden çıkan ilk edebi anı kitabıdır. Yazarın şimdiye kadar Türkçede Portakal Ağacında Oturan Kadın (Papirüs, 1993) adlı yarı otobiyografik romanı ile Seni Sevebilmek Nikaragua (Doruk, 1999) adlı şiir kitabı yayımlanmış, ayrıca çeşitli dergilerde şiirleri çıkmıştır. Öteki eserleri: Sofia de los Presagios (1988), Waslala, Memorial del Futuro (1996), El Pergamino de la Seducción (2005
hayatımızı dokuyacak bir yumak iplikle geliriz bu dünyaya. insan başlangıçta bu dokumanın nasıl bir şekil alacağını bilmez ama geriye dönüp baktığı bir anda elbette der. başka türlüsü olamazdı. bu parlak iplik bu örgü başka türlü bir sonuç veremezdi
Yıldızların hareketlerini hesaplamayı biliyor, geyik derisi üzerine yazı yazmaktan anlıyorduk; toprağı işlemiştik ve denizler kıyısında büyük koloniler halinde yaşıyor, avlanıyor, dokumacılık yapıyorduk; okullarımız ve kutsal ve bayramlarımız vardı.
İspanyollar yeni bir dünya keşfettiklerini düşünüyorlardı. Ancak bu dünya bizim için yeni değildi. Tamagastad'a ve Cipatonal'e tapınmış olan atalarımız buraya yerleştiklerinden beri birçok kuşak bu topraklar üzerinde çiçek açmıştı. Biz Nahua'ydık; ama Chorotega ve Niquirana dillerini de konuşuyorduk.
Arkadaşlar herkese merhaba. Kendime göre uzun bir okuma listesi oluşturdum. Daha önce okuyan varsa ya da fikri olan kitaplar ile ilgili buyurun sohbet edelim. Buradaki dostların da kitapları var. Her ay kendime belirli bir miktar bütçe ayırdım almak için. Fikirlerinizi bekliyorum.
1)
"bir çöl bitkisinin susamışlığıyla özlüyorum seni" diyen Gioconda Belli, güzel söylemiş de çöl bitkileri bubuzluğa dayandıkları için çöldedir. Suya susamak başka susuz da yapmak başka.
Mücadele eden kadın ve erkek var oldukça ölüm bir yalan. “Ne insan ne de doğa sonsuz bir ölüme mahkum edilmiştir.” Itzâ ve Yarince’den Felipe ve Lavinia’ya uzanan bir yeniden doğuş öyküsü var Portakal Ağacında Oturan Kadın’da. Zaman/ öykü iki paralel çizgi halinde ilerliyor. İki güzel direniş öyküsü anlatılan.
Lavinia ve Felipe’nin, bir anlamda
Kitabın ilk başlarında biraz sıkılmıştım ama ilerledikçe çok beğendiğim bir kitap oldu. Küçük burjuva olan Lavina'nın günlük yaşantısını ,ülkesindeki gerçeklerle yüzleşmesini ve devrimci mücadeleye atılmasını anlatır. Lavina'nın hayatı tamamen değişecektir.
“hayatımızı dokuyacak bir yumak iplikle geliriz bu dünyaya. insan başlangıçta bu dokumanın nasıl bir şekil alacağını bilmez ama geriye dönüp baktığı bir anda elbette der. başka türlüsü olamazdı. bu parlak iplik bu örgü başka türlü bir sonuç veremezdi”
Sizi olağanüstü etkileyen ve okurken içine çeken bir kitabı bitirir ve sonra kitabın kapağını kapatırsınız, gerçek hayata dönmüş olursunuz ama gerçek hayatta bu sefer sizi sarmaz işte tam öyle bir durumdayım:)
Kitap tarihsel bir direnişi ele alıyor diyebilirim. İspanyollların Nikiguara, Faguas (Latin Amerika) gibi yerleri sömürgeleştirmesinden,