Mesela, kulağın şükrü hayrı işittiğinde dinlemek, şerre kulak vermemek; gözün şükrü, harama bakmamaktır. Beynin şükrü ilim elde etmek, kalbin şükrü, beynin bildiklerini insanın nefsine özümsettirerek insanı davranışlarında tutarlı kılmak ve insanın amellerinde kendisine süreklilik sağlamaktır.
Kendi arzu ve özlemlerini tanrı edinen ve (bunun üzerine) Allah'ın (zihninin hidayete kapalı olduğunu) bilerek saptırdığı, kulaklarını ve kalbini mühürlediği ve gözlerinin üzerine bir perde çektiği (insanı) , hiç düşündün mü? Allah'ın (onu terk etmesinden sonra) kim ona doğru yolu gösterebilir? O hâlde hiç düşünüp ders çıkarmaz mısınız?