Hacı Emîn el-Hüseynî Sözleri ve Alıntıları
Hacı Emîn el-Hüseynî sözleri ve alıntılarını, Hacı Emîn el-Hüseynî kitap alıntılarını, Hacı Emîn el-Hüseynî en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Wise Amerika'daki Yahudi teşkilatları başkanlığını yürütmekteydi. Bu, görünüşte böyleydi, zira aslında gizli olarak çok tehlikeli bir örgüt olan Dünya Yahudi Teşkilatı'nın yüksek başkanıydı. Bu teşkilatın başkanı "Davud'un tahtında oturan" kişi olarak kabul edilmekteydi.
Yabani otlardan ve Sahra'nın vahşi hayvanlarından başka bir yol arkadaşımız yoktu.
Şairin dediği gibi:
Kurt uludu, sesiyle ülfet hissettim
İnsan sesi duydum, ödüm koptu
Bir milleti kimse ayakta tutamaz
Ahlaken tahrip olduğu zaman
Ahmet Şevki
Dünyada en kıymetli mekân bir eyer
Ve bu zamanda en iyi dost bir kitaptır
el-Mütenebbî
Prens Talal, babası Kral Abdullahın Kudüs'te öldürülmesi üzerine 20 Temmuz 1951 tarihinde Ürdün Kralı oldu. İngilizlerin ülkesi üzerindeki hakimiyetine karşı durduğu ve babasının aksine İngilizlere rağmen Siyonistlere karşı Filistin davasını savunduğu için eşi Zeyn’in de içinde bulunduğu bir komployla akıl hastalığı gerekçesiyle 11 Ağustos 1952 tarihinde görevden alınarak yerine küçük yaştaki oğlu Hüseyin kral yapıldı. Vefat ettiği 1972 yılına kadar İstanbul Ortaköy’deki özel Şifa Yurdu Hastanesin’de şizofreni hastası olarak tutuldu.
Halen devam eden problem
Alman komutan -maalesef açık bir gerçeği ve acı bir gerçeği- Arapların kendi aralarında gruplar ya da fertler arasındaki ihtilaf ve çekişmeleri ile meşhur olduklarını dile getirdi. Ki bu durumları birçok sıkıntı ve problemle karşılaşmalarına sebep oldu, geçmişte ve hâlihazır durumda çok önemli hedeflere ulaşmaktan Arapları alıkoydu.
Devletlerin haysiyetleri olduğu gibi halkların da haysiyetleri vardır.
Filistin halkının tamamı onu liderleri olarak bildi ve onun için methiyeler söylendi. Gençler ve çocuklar, "Dinin kılıcı Hacı Emîn” sözlerini terennüm etmekteydi. Etrafındaki herkes ona samimi bir şekilde "baba" olarak seslenmekteydi.
Dünya olanca genişliğiyle bize dar gelmekteydi. İslam dünyasının emperyalizm ve sömürgecilerin nüfuz bölgeleri haline gelmesi düşüncesi gözlerimin yaşarmasına sebep oldu. Ve içimden, "İslâm dünyası dediğimiz bu dünya nerede" cümlesini tekrarlamaya başladım.
İngiliz askerleri, Mescid-i Aksâ alanını çevreleyen duvarlar ile eski şehrin surlarının bütün giriş çıkışlarını gece gündüz kontrol altında tuttukları halde evimden çıkarak onların elinden kurtulmam bu sırada bütün gazetelerin gündemine oturmuştu.