"Kitaplar kitaptır, filmler de film. Bir başka ortama aktarıldıklarında, hikayelerin genellikle uyarlanması ve yeni ifade şekli bulması gerekir. Böylelikle yeni bir son bulabilirler."
Bir şeyler olsun diye bekleriz, öyle bir noktaya geliriz ki artık onu beklemeyi bir yana bırakın, bitsin diye sabırsızlanırız. Uzaklaşmak isteriz. (Borkmann Nooktası)
Dürüst olmam gerekirse kitaplığımda görünce bir dakika ben bu kitabı okumamıştım ya deyip bir şans verdiğim bir kitap oldu Kurtların Saati. Kapağı aslında kitabın başlangıcı. Bir kadının küvette ölü olarak bulunmasıyla başlıyor her şey. Eşi suçlu bulunup hapse atılır. Aslında olay tabii ki oldukça farklıdır. Davayla ilgilenen Dedektif Van Veethren -asıl karakterimiz- ekibiyle birlikte cinayeti araştırmaya başlar ve gittikçe başka şeylerin olduğunu fark eder. Benim çok tercih ettiğim bir tür değil polisiye bugüne kadar okuduğum polisiye sayısı bir elimin parmaklarını geçmez herhalde. Bu sebepledir ki aslında serinin ilk kitabı olan Kurtların Saati'nin ardından devam kitaplarını okumayacağım. Fakat kitap gayet sade ve akıcıydı okurken zaman zaman merak duygusunu oluşturmadı değil söylediğim gibi tamamen benim çok da tercih ettiğim bir tür olmamasından kaynaklı olarak devam etmeyeceğim seriye yoksa polisiye severlerin hoşuna gidecektir.
Okuduğum ilk Isveç Polisiyesiydi Kurtların Saati. Müfettiş Van Veeteren serisinin ilk kitabı. Kitap gayet rahat ve hızla okunan bir dille yazılmış. Dili, akıcılığı, konusu, olay örgüsü bakımından iyiydi. Başlarda biraz sakin ve sıkıcı giden olaylar, ikinci yarıda heyecan kazanıyor.
Olaylar Eva'nın küvette ölü bulunmasıyla başlıyor. Kocası tek şüpheli olarak tutuklanıyor. Bir akıl hastanesine sevk ediliyor ve burada öldürülüyor. Müfettiş Van Veeteren soruşturmayı derinleştirdikce olaylar çok farklı bir boyut kazanıyor. Aslında bir değil altı cinayet olduğu ortaya çıkıyor. Müfettiş bağlantıları bulup olayı çözüyor.
Çarpık aile ilişkileri, alkolik ve şiddet uygulayan bir baba, buna göz yuman bir anne, ensest ilişki yaşayan ikiz kardeşler, sapkın ve takıntılı bir bağlılık olayları rayından çıkarıyor.
Tam bir polisiye değildi bence. Dedektif iç güdüleriyle çözdü olayı. Cinayetin işlendiği odada delil varken bulunamaması saçmaydı. Adam katilini incile yazıp başucuna bırakıyor ama kimse de açıp bakmıyor.
dedektif van veeteren serisinin ilk kitabı. şöyle genel olarak kitaba baktığımızda kitabın konusunun bize basit ya da tanıdık geldiğini görüyoruz bu kitapta imdb puanı yüksek özellikle güney kore yapımı bir filmle isveç yapımı altı kitaplık bir serinin ilk kitabının benzer bir konuyu işlediğini görüyor ve kitaptan sıkılıyoruz hemen. (spoiler olmasın diye filmin ya da isveç basımı kitabın ismini yazmıyorum buraya) şahsen bana ilk etapta öyle oldu. ama atladığım bir nokta vardı, kurtların saatinin basım yılı. elimdeki bu kitap doksanların başında basılmıştı. yani dünya üzerindeki en orijinal eser aslında bu kitaptı. işte o zaman hakan nesser'e olan saygım gerçekten milyonlarca kez katlandı. sonra dilimize serinin henüz ilk ikisi çevrilen ve ödüllü kısa filmlere aktarılmış olan intrigo serisinin tom ve bir yazarın ölümü kitaplarını aldım ve onları da çok beğendim. bu arada söylemeden geçmeyeyim yıllar önce karambol'ü de okumuştum ve nesser'in tüm eserleri kurgusal bir yer olan maardam'da geçer.