Reşat Nuri'den bahseden münekkidler, onda bir kusur görürler. Bütün kahramanlarını muallimlerden, bütün dekorlarını mektep muhitlerinden aldığını söylerler.
Aynı eseri, bugünkü idrak ve seviyemiz ile okursak, belki ilk tesiri duymayız. Fakat Çalıkuşu memleketin Feride'lere gebe kaldığı, Feride'lerin hasretini çektiği bir devirde yazılmıştı.
O zaman hocalık, bugünkü gibi değildi. Mektep, yedi kırk beşte başlar. Günde altı saat ders verilir, her gün nöbet tutulur, bazen bir sigara içmeye bile vakit bulamadan akşamı ettiğimiz olurdu.
Şeftali Bahçeleri, Sarı Bal, Yatık Emine hikâyeleri, hikâyeye memleketin girişidir. Bunlarda yazıldığı çağın manzarası, psikolojisi, mantığı, iç ve dış varlığı ile bütün memleket yaşar.
Dünyanın büyük Satir'cilerine bakınız; acı bir çocukluk, incinmiş bir gençlik çağının örsle çekici arasında döğüle döğüle keskin birer kılıç olduklarını görürsünüz.
Onu otuz altı yaşında kaybettik. Dalları meyvelerinin ağırlığı ile esneyip sarkmış bir ağaçtı. Gür bir yıldırım onu yere serdi. Onun ölümü, eceli kanlı bir cinayet iğrençliğine sokmuştur.
Realist hikayenin tohumunu Samipaşazade'de aramak, bir edebiyat tarihi modasıdır. Küçük Şeyler istediği kadar mütevazi bir isim taşısın; zaman ona lâyık olduğu şeref damgasını vurdu.