Princeton Üniversitesi'nde sanat tarihi profesörü. Çağdaş sanat kuramı ve eleştirisine politik bir ufuk getirmiştir. Kitaplarında özellikle modernizmin sorgulandığı yakın zamanların sanatını inceler. Hem sanatın eleştirel ve siyasal gücünün nasıl aşındırıldığını çözümler, hem de çağdaş bir avangardın izini sürer. 1983 yılında yayınlanan, editörlüğünü yaptığıEstetik-Karşıtı: Postmodern Kültür Üzerine Yazılar (Anti-Aesthetic: Essays on Postmodern Culture), sanatta modernizmin krizini kuramlaştıran ilk kaynaklardandır. Kayıtlar: Sanat, Gösteri ve Kültürel Politika (Recodings: Art, Spectacle, Cultural Politics) (1985) gösteri kültürü ve medyanın sanat üzerindeki egemenliği karşısında kültürel muhalefetin yollarını ve çağdaş sanatta siyaset kavramını araştırır. Gerçeğin Dönüşü (Return of the Real) (1996), avangardı 20. yüzyılda iki dünya savaşı arasına sıkıştıran Peter Bürger'in ünlü tezine alternatif bir neo-avangard kuramı geliştirir. Diğer belli başlı eserleri sürrealizmi işlediği Zorunlu Güzellik (Compulsive Beauty) (1995), Tasarım ve Suç (2002) ve editörlüğünü yaptığı Çağdaş Kültürde Tartışmalar'dır (Discussions in Contemporary Culture). Hal Foster 1980'lerde Art in America dergisinin editörleri arasında bulundu; kurulduğundan beri de October dergisinin editörleri arasında yer alıyor. The Guardian gazetesinde veLondon Review of Books dergisinde eleştirileri yayınlanıyor.
Neden o kıvrım, o burgaç, o yumru da diğeri değil? Biçimsel anlatım, o anlatıma direnecek bir malzemeyi, strüktürü ya da bağlamı gerektirir; böylesi bir kısıtlama olmadan mimarlık kolayca keyfi hale gelir ya da dizginsiz heveslerin esiri olur.
''sanatın sonu'' zaten hiç bir zaman resim, heykel, film, roman gibi ürünlerin gerçek manada ortadan kalkacağı anlamına gelmiyordu; bu mecraların biçimsel yeniliği ile tarihsel anlamlıydı söz konusu olan. Sanata inanan pek çok kişi için sanat, içinde bulunduğu kültürün, çağın ya da Tin'in Tarih'te gerçekleşmesinin temel göstergesi olmuştu. Ama bir süredir böylesi bir simgesel ağırlıktan mahrum: Bugün sanat yalnızca tarihin akışının göstergesi olma rolünü değil, tarihsellik düşüncesini bile büyük ölçüde yitirmiş durumda - yani, kendi tarihinin sorunlarını ele almak anlamında herhangi bir tarihsellikten yoksun.
Gerçeğin Geri Dönüşü üniversitede bir araştırma ödevi ile karşıma çıkan 20.yy üzerinde büyük etkiler bırakan Avangard sanatını konu alan tartışma türünde bir eserdir. Foster , Peter Burger'in Avangard kuramı'nda geçen "tek kuram" anlayışını eleştiriyor ve Avangard sanatı postmodernist bir tutumla ele alıyor. Kitap içerisinde dikkatimi çeken kısım Nietzscheci terimlerle dile getirecek olursak ; Bir sanatçının değer yargılarından kaçamayacağı gerçeğidir. Bu arada kitabı daha anlayarak okumak için bir "Avangard "temeli oluşturmanızı tavsiye ederim. Kitabı keyifle okuyacağınıza eminim, şimdiden iyi okumalar.