1918 tarihinde İstanbul’da doğan Halim Yağcıoğlu şair kimliği ile tanınan dönemin diğer yazar ve şairlerine nazaran daha farklı bir kültürü benimseyen önemli isimlerden birisidir.
Hakkında yaşamına dair detaylı bir bilgi bulunmamasına karşın İzmir Necati Bey ilkokulunu tamamladıktan sonra İzmir Amerikan Kolejine gitmiş ve bir dönem burada okumuştur.
İzmir Amerikan Kolejinden sonra İstanbul Erkek Lisesinde öğrenimini tamamlayan Halim Yağcıoğlu Gazi Eğitim Enstitüsünde eğitim almaya başlamıştır. Mezun olduktan sonra Türkiye’nin pek çok şehrinde görev almış ve öğretmenlik yapmıştır.
Türk Edebiyatı için önemli isimlerden birisi olan Halim Yağcıoğlu yaşamının bir bölümünü İzmir’de geçirdikten sonra İstanbul ve Ankara arasında eğitimine devam etmiştir.
Gazi Eğitim Enstitüsünden mezun olduğunda Sivas ve Bolu liselerinde edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Daha sonra Gaziantep Öğretmen okulunda görev alan Halim Yağcıoğlu öğretmenlikten sonra memuriyete farklı bir alanda devam etmiştir.
Ankara’da Kütüphaneler Genel Müdürlüğünde memurluk yapan Halim Yağcıoğlu Ülkü, Çınaraltı, Doğu, Varlık, Kaynak, Edebiyat Dünyası, Fikirler, Dost, Seçilmiş Hikayeler, Çağrı, Türk dili gibi pek çok dergide yazılarını yayınlamıştır.
Yaşamı boyunca Atatürk sevgisini ön planda tutan ve her daim Atatürk’ü anmaya devam eden Halim Yağcıoğlu tüm eserlerine karşın diğer dönem yazarlarına oranla geri planda kalmıştır.
Eserlerinden bazılarına baktığımızda Samanyolu ile başlayan yolculukta 1955 tarihinde Anzelha, aynı tarihlerde Kasım Rüzgarı, 1973 tarihinde Destan Türk Şiirleri, 1976 tarihinde Altın Günlerin Eşiğinde ve Burası Sınır Şehri Gaziantep gibi eserleri Türk edebiyatına - okurlara kazandırmıştır.
Sadece otlar mı çürür
Ölüler mi çürür
İnsanlarda çürür
Bazen sessizce yaşarken
İnsanlar da çürür
Sanır mısın memnun halinden
Gözle görülür mü
Kim bilir neler geçiyor içinden
Anlaşılır mı
İnsan bu kardeşim
Nazlı bir kamış
Esen rüzgârlarla gülmüş
Ağlamış
Koparabilir misin bana yıldızlardan
Avuçlayabilir misin karanlığı
Sen ki milyonlar içindesin
Neden kalbinin yalnızlığı
Bulabilir misin bana dost dost
Ki sevsin seni karşılık beklemeden
Buz üstünde yazılır mı çocuğum
Düşündün mü deniz dikiş tutmaz neden
Düşündün mü gecelerde ne var
Böyle insanı ürperten
Sanır mısın ruhsuz bu karanlıklar
Ölüm sükûnuyla yürüyen
Tutabilir misin geçen zamanı
Dönebilir misin on beşine
Şaşmadın mı hiç çocuğum
Baharın sessizce gelişine
Kim sürdü gözlerine maviyi
Ki denizleri hatırlatır
Hiç dönen var mı öteden
Sır.
Siz beni hâlâ anlayamadınız,
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş "yıl 1919, Mayısın 19'u" diyorsunuz,
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
-