Hans Peter Duerr kitaplarını, Hans Peter Duerr sözleri ve alıntılarını, Hans Peter Duerr yazarlarını, Hans Peter Duerr yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Elbette, bu çok aşırı anlatımlarla, günümüzde ayıbın olmadığı ve cinsel kısıtlamaların bulunmadığı. bir toplum ütopyası gerçekleştirdiğimizi öne sürüyor değilim; böyle olsaydı, gerçekte birbiriyle bağlantısı olmayan monadlardan oluşan bir yığışım gibi ya da -aynı kapıya çıkan Nietzsche'nin sözünü ettiği "çobansız sürü" gibi yaşardık; sosyo-biyoloji jargonunda "rastgele çiftleşme" denilen şeyin, evrimsel açıdan en uygun cinsel davranışı oluşturduğu bir toplumun içinde bulunurduk. Ben sadece son onyıllar için karakteristik olan, cinselliğin bu görece geniş kapsamlı hedonist değersizleştirilmesinin ya da başka bir deyişle liberalleştirilmesinin, kendi benzerini hem geçmişte hem de dünyanın başka bölgelerinde aramak zorunda kaldığını saptıyorum. Böyle bir 'hedonist toplumun' istenmeye değer olup olmadığını ise okurun yargısına bırakıyorum.
Cinselliğin piyasaya sürülmesi, hazcılığın 'tüketim zihniyeti' olarak yerleştirilmesini teşvik eder, Cohn-Benditlerin "dizginsizce haz almasını" ve böylelikle, tüketimin yolunda engel olabilecek tüm kısıtlama eşiklerinin, örneğin kamusal alanı kişisel alandan, mahrem olan mahrem olmayandan ayıran bariyerin ortadan kaldırılmasını teşvik eder. Örneğin eşcinselliğin 'liberalleştirilmesini' teşvik eder, çünkü bu hazların neden gayrı meşru olduğu, erkeklerin birbirlerini cinsel olarak neden 'tüketemeyecekleri' anlaşılır değildir; çocuk düşmanlığını teşvik eder (''Çocuklarımız için eylemde bulunmuyoruz"), ailenin ve aile sadakatinin, bakireliğin ve de yaşlılığın değerinin düşürülmesini teşvik eder. Bu yüzden, utanç yükü giderek azalan herhangi bir çıplak beden değil, seksi ve verimli genç bedendir: "Hem jeans modası, hem işçi görünümü, hem çıplak yıkanmak hem de destructure, tek bir cinsi, genç olmayı norm haline getiriyor."
Biraz muzip ve Hegelci bir anlatımla, kapitalist bolluk toplumunda çağın tininin kendine gelebilmek için bu genç 'tüketiciler'in sesine hürmet ettiğini söyleyebiliriz. Çünkü, aslında, -Elias'ın iddiasının aksine- Batı toplumunun her yerinde gözlemlenebilen, utanma eşiğinin düşmesinin, her şeyi tüketime tabi kılma eğiliminde olan bu toplumun cinselliği de bunun dışında bırakmamasıyla da bağlantılı olduğu görülüyor. Cinsellik karşısında böyle bir tüketim tutumu, utanma ile elbette bağdaştırılamaz; bu yüzden, tüketim ideolojisi, dürtülerin geri çekilmesini ve cinsel uyarmanın sınırlanmasını ya da özel alana sokulmasını uygun gören her türlü görüşle ve ideolojiyle savaşmak zorundadır.
Demek ki, bu utanç, bedenin özellikle 'çekici' bölümlerini herkesin bakışından esigemekte, örneğin İngilizce'de genital organlar için kullanılan "private parts" [özel bölümler) deyiminde dile geldiği gibi, onları özelleştirmektedir:
"Eğer bir kadın kendisine dokunulmasını
istemiyorsa; tüm hakkaniyetle tehlike ve sorumluluk kadına bırakılabilir. Utanma duygusu, kadının erdemlerinden en önemlisi ve en başta geleni olmalıdır; ancak Tanrı, doğa ve din, zarar veren bir kutsallığı onaylamaz."