Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hasan Kayalı

Jön Türkler ve Araplar yazarı
Yazar
5.8/10
5 Kişi
27
Okunma
1
Beğeni
1.269
Görüntülenme

Hasan Kayalı Sözleri ve Alıntıları

Hasan Kayalı sözleri ve alıntılarını, Hasan Kayalı kitap alıntılarını, Hasan Kayalı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Jön Türklerin istediği devlet sistemi
Jön Türkler, padişah aracılığıyla devlet ve ülkeyle özdeşleşmeyi destekleyerek ve temsili bir hükümet kurarak, yurttaşlık ve toprağa dayalı, hatta devrimci-demokratik bir Osmanlı siyasal toplumu yaratmayı düşlüyorlardı. Monarşiye anayasal çerçevede bağlı kalmakla birlikte, Fransız örneğindeki gibi, “devlete dayalı bir yurtseverliğin”’ din ve etnisitenin yerini aldığı bir Osmanlı devleti ve toplumu tasarlamışlardı.
Sayfa 11 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Osmanlıcılık
Genç Osmanlılar, Tanzimat’ın Osmanlıcılık kavramını tebaanın devletle ilişkisini güçlendirmeyi amaçlayan ideolojik bir unsurla harmanladılar. Gerçekten de 1869’da çıkarılan tabiyet kanunu Osmanlı tebaasını artık Osmanlı yurttaşları olarak kabul ediyordu.
Sayfa 29 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Reklam
Arapçanın resmi dil olması hakkında
Araplardan Jön Türk merkeziyetçiliğine karşı ilk ve en kalıcı tehdit dil konusunda ortaya çıktı, Arap vilayetlerinde Arapçanın kamusal alanda edineceği konum, Araplar ile Jön Türkler arasında gittikçe siyasileşen bir anlaşmazlık konusu olmuştu.
Sayfa 94 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Genç Osmanlılar, Osmanlıcı fikirlerin yaygınlaştırılması açısından etkin bir araç olacağına inandıkları sadeleştirilmiş bir Osmanlı Türkçesini savunmuşlar, fakat bütün Türklerin ırk, hele de siyasi olarak birleşmesi fikrini de şovenizm olarak görmüşlerdi.
Sayfa 44 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Jön Türkler, imparatorluğu ve onun temeli olan monarşiyi korumak istemişlerdir.
Sayfa 5 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Abdülhamid’in İslamcılığı, İslam’ın ideolojik kavramlarıyla donatılmış Osmanlıcılıktı. Otokratik yönetimi meşru kılmış, dış politikada güdülen amaçlara hizmet etmişti. Bu Osmanlıcılık, İsla-mi simgelerden yararlanan ve Osmanlı devletinin İslami kimliğini ve savaştaki yenilgilerden sonra Müslüman tebaanın moralini yükselten pragmatik bir siyaset olarak tanımlanmıştır.
Sayfa 37 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Reklam
Bir Müslüman’ın etnik kökeninin Osmanlı siyasasında önemi yoktur, dolayısıyla resmi kaynaklar, Müslüman memurların etnik kökenleri konusunda herhangi bir bilgi içermez. Müslüman yöneticilerin etnik kökenlerini belirleyecek güvenilir kaynak yoktur; özgeçmişlerine ilişkin bol bilgi bulunsa dahi, bu sınıflandırmada kullanılan ölçütler öznel olma eğilimindedir.'® Danişmend’in sınıflandırması da istisna değildir,
Sayfa 25 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Osmanlıcılık (yani siyasi eşitlik ve temsili hükümetin imparatorluğa bağlılığı teşvik edeceği çok-toplumlu ve çok-dinli bir imparatorluk üzerine kurulu laik devlet ideolojisi) iflas edince. Jön Türkler, imparatorluktan arda kalanların birliğini ve sürekliliğini koruyacak ideolojik bir temel olarak Türk milliyetçiliğine değil de, İslamcılığa yönelmişlerdi. İslam, Osmanlıcılığın ulusal-üstü ideolojisinin dayanağı olmuş, din, yeni bir homojenlik ve dayanışma duygusu katmıştı.
Sayfa 18 - 1.Basım Ocak 2018Kitabı okudu
Abdülhamid dönemi süresince Batı, bir model olmaya devam etti. İmparatorluk, dünya siyasi ve ekonomik sistemiyle iyice bütünleşti. Batı’nın İslam uygarlığından ödünç aldıklarıyla kurulduğu, böylece Batı'dan ödünç almanın da mubah olduğu vurgulanıyordu. Genç Osmanlıların aksine Abdülhamid, ortaçağ İslam uygarlığını yüceltmişti. Müslüman Osmanlıların çoğunluğu, bir Arap geçmişiyle özdeşleşmekte sıkıntı çekmediler. 1878 meclisinde Yanya mebusu Abdül Bey, o dönemdeki birçok Osmanlı'nın görüşünü yansıtan bir biçimde kendini nasıl gördüğünü ifade ediyordu: "Madem ki Arap milletinden neş'et etmiş bir milletiz; elbette medeniyiz ve biz maarif ve medeniyeti Yunanlılardan aldığımız gibi Avrupalılar dahi bizden aldılar... Arap-İslam mirasıyla özdeşleşmek, özellikle Osmanlı sultanlarının halifelik unvanını benimsemeleri müphem hatta tartışmalı görüldüğü için, Osmanlı'nın bu unvandaki iddiasını meşrulaştırmış ve güçlendirmişti.
1897'de, İstanbul'daki Alman askeri misyonunun başı Colmar von der Goltz [Goltz Paşa], "Osmanlı halkının iki temel bileşeni üzerinde eşit nüfuz sağlayabilmek için, Osmanlı başkentinin Orta Anadolu'ya, hatta mümkünse daha da doğuya kaydırılmasını” önermişti. Bu tema 1908'den sonra tekrar gündeme gelecektir. Goltz Paşa'ya göre, “Türkiye açısından, Arapların Osmanlı halifesiyle gerçek bir uzlaşma içinde olmaları, Makedonya'nın bir parçasının yitirilmesinden daha önemlidir.”
68 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.