Haydar Karataş sözleri ve alıntılarını, Haydar Karataş kitap alıntılarını, Haydar Karataş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Yerin bu kulaklarına annem o kadar güzel fısıldardı ki, toprağın gözyaşlarını görür gibi bir hisse kapılırdım.
Sahi kim demiş toprağın konuşmadığını, dağların konuşmadığını kim demişti?”
“Güneşteki ateşti bize yalnızlığı ve sevgiyi hatırlatan. O her akşam giderdi, onu yitirme korkusu, sabahın tan atışında yeni bir hayatın müjdesiyle dağılırdı. Sahi güneşten bir zararın geldiğini kim görmüştü bu Dersim’de.”
...Şu Dersim’de Tanrı’dan sonra kadın gelir,yani kadının günahını almayacaksın,bir kadın sana zehir dahi verse alıp cennette fokurdayan zemzemdir diye içeceksin.
Allah kimseyi öfke sahibi yapmasın. Öfkede din iman yok, öfke düşmana duyuluyormuş gibi durur ama sahibine düşmandır. Düşmanı bitirmeden sahibini bitirir.
Ermeni ustası elindeki çekiçle taşa vurdukça sanırsın bülbüller şakır.Ermeni taş ustaları bir de acı ağıt yakar ki,elinin altındaki taş dile gelip ağlar.
O nasıl bir Tanrı’ydı,yaşadığımızın düş,düşümüzün gerçekmiş gibi var olmasına izin verebiliyordu?Görmez miydi,hayal kırıklığının insanı sisler içinde belirsiz bir düşe çevirdiğini,görmez miydi,hayalin kendi kutsal varlığının dahi önüne geçtiğini?
Ey Tanrım biraz günışığı ver bana, biraz yağmur!
Bir adam gördüm içindeki canavarı bağlamış ardı sıra sürüklüyor. Yanına gittim,
"Amca" dedim. Duymadı. Daha yüksek sesle seslendim,
"Amca nereye götürüyorsun bu vahşi yaratığı?"
Dedi,
"Evlat çok öfkelendi. Masalcıya götürüyorum,
biraz hikaye anlatsın, dinsin. Uyutmuyor geceleri..."
Ağzım açık arkadan bakakaldım ve ne mutlu dedim, ne mutlu içinde ki canavarı görebilene, ilacını bilene ne mutlu...