Yeni Zelanda'da, Kuzey Adası'nın ortasında küçük bir kırsal kasaba olan Te Awamutu'da doğdu. Dört erkek kardeşi daha vardır. Çocukluğu, ailesinin dört neslinin birbirine yakın yaşadığı Pirongia köyünde geçti. İlkokulu yerel okulda okudu. Orta öğretim için Te Awamutu Koleji'ne gitti.
Okulda ortalama bir öğrenciydi. Ticari konular, steno ve spor dallarında başarılıydı. Atlet ve yüzücüydü; netbol ve tenis oynadı.
1971'de Melbourne, Avustralya'ya taşındı. Melbourne'e geldikten kısa bir süre sonra eşi Steve Morris ile tanıştı ve 1973'te evlendi.
1975'te eşi ile birlikte Yeni Zelanda'ya döndü, Christchurch, South Island'da yerleşti. İlk oğlu 1976'da, diğer oğlu 1980'de ve kızı 1985'te doğdu.
Yarım bıraktığı eğitimine devam etti ve 1987'de yeniden Melbourne'e geri dönmeden önce 1986'da Canterbury Üniversitesi'nden (NZ) mezun oldu. Daha sonra Siyaset Bilimi okuduğu Monash Üniversitesi'nden 1991'de mezun oldu.
2017 yılına kadar kaldığı Melbourne Monash Tıp Merkezinde 1995 yılından itibaren Sosyal Hizmet Departmanında çalıştı.
1996'da Avustralya Gazetecilik Koleji aracılığıyla Profesyonel Senaryo Yazımı Kursu'na kaydoldu. Birçok senaryo yazma kursuna devam etti. Hem Avustralya'da hem de ABD'de seminerlere ve çalıştaylara katılarak senaryolar üretti.
40 yaşından sonra atletizmin atıcılık dalına ilgi duydu. Gülle atma, disk, cirit ve çekiç atma sporları yaptı.
2003’te Lale Sokolov’la tanışmaları ikisinin de hayatını değiştirmiştir. II.Dünya Savaşı'nda Auschwitz'te toplama kampına atılan ve soykırımdan sağ kurtulan Sokolov'un gerçek yaşam öyküsü üzerinden yazdığı kitabı ile dünya çapında tanınmıştır.
Alıntılarla Yaşıyorum adlı YouTube kitap kanalımda bütün kitaplarını okuduğum yazarlar için detaylı okuma rehberleri paylaşıyorum. Daha çok arkadaşın bu bilgilerden faydalanabilmesi için paylaşabilirsiniz. ⬇️⬇️
İlk romanım
Kitap Lale adıyla bilinen Ludwig Eisenberg'in gerçek yaşam hikayesinden yola çıkılarak kaleme alınmıştır.
Slovakyalı bir Yahudi olan Lale Nazilerin toplama kampına götürülmesiyle hayatı tamamen değişir. Ölümün kıyısından dönerken Tätowierer Pepan'la tanışır ve Pepan'ın teklifi üzerine onunla çalışarak esirlerin koluna numaralarının dövmelerini yapar. Bir gün 4562 numaralı dövmeyi yapması için bekleyen genç bir kızla karşılaşan Lale bu kıza ilk görüşte aşık olur. Ve böylece umudun, sevginin, fedakarlığın, direnişin can alıcı hikayesine şahit oluyoruz. İsimlerini, hayatlarını geride bırakıp kollarındakı numaralarla tanımlanmaya mahkum olan insanlık dışı caniliğe maruz kalan insanların hikayesi. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. · ⋆
Haqqında çox oxuduğum, çox araşdırdığım ,filmlər izlədiyim Auşvits-Birkenau düşərgəsindən bəhs etdiyi üçün oxumaq istədiyim bir əsər idi.Təəssüf ki ,mənim gözləntilərimi heç qarşılamadı.İlk öncə onu deyə bilərəm ki,yazarın qələmi çox sadə və bəsit idi, sanki adi bir mövzuda kimləsə söhbət edirmiş kimi hiss etdirdi mənə.Bəzi dialoglar vardı ki o qədər bəsit şəkildə yazılmışdı,oxuyarkən çox təəssüf hissi keçirdim.(
Kitabın mövzusu ilə bağlı heçnə deyə bilmərəm,çünki bəhs edilən hekayənin yaşanmış olması mənə çox təsir etmişdi.Lakin dediyim kimi yazarın bu qədər bəsit qələmlə yazmağı ,o acılı hadisələri anlatarkən o duyğunu ötürə bilməməsi və daha nələr nələr…kitabı çox bəsitləşdirmiş oldu.İlk dəfə idi Heather Morris-in qələmiylə tanış olurdum.Digər kitablarını oxuyarammı yenidən?əlbəttə yox.
Nazi kamplarındaki olayları bu sefer de bir dövmecinin ağzından okudum. Toplama kampına gelenlerin kollarına dövme olarak sayılarını yazan Lale Sokolov un yaşadıkları bütün acımasızlığı ile anlatılıyor kitapta. Yine toplama kampında olan Gita ya olan aşkı da olaylar arasında yer almakta. Kitabın son sayfaları gerçek resimlere ve toplama kampından alınan bir kaç evrağa ayrılmış.
Akıcı bir anlatıma sahip olan kitabı, bu döneme ait kitapları okumaktan sıkılmayanlara öneririm...