Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbrahim Türk

İbrahim TürkDüşlerden Düşüncelere Söyleşiler yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
508
Görüntülenme

İbrahim Türk Gönderileri

İbrahim Türk kitaplarını, İbrahim Türk sözleri ve alıntılarını, İbrahim Türk yazarlarını, İbrahim Türk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
552 syf.
·
Puan vermedi
Halit Refiğ
Kitabı beğendim, söyleşi olduğu için yer yer koptum biraz. Asıl alma amacım Fahrettin Cüreklibatur'u , Cüneyt Arkın yapan yönetmeni tanımaktı. Tanıdım ve çok sevdim. Çok kültürlü, bilgili bir insanmış. Allah rahmet eylesin. Kore'ye gidiş ve sinemaya başlayış hikayesi çok güzeldi.Yer verilen fotoğraflar adeta beni aldı o günlere götürdü.
Düşlerden Düşüncelere Söyleşiler
Düşlerden Düşüncelere Söyleşilerİbrahim Türk · Kabalcı Yayınevi · 20104 okunma
“ Ben düşünmekteyim ki, dünya şu konuştuğumuz gün yok olma sürecine girmiş durumda. Dünyayı bu süreçten kurtarmanın bir tek ihtimali varsa, o da kadın egemenliğidir. Çünkü dünyayı yok oluşunu eşiğine getiren genelde erkekler. Dünyada savaşları planlayan da, çıkaran da uygulayan da genelde erkekler.”
Sayfa 456 - KABALCI
Reklam
“Türk toplumunu tarım toplumu olmaktan sanayi toplumu olmaya götüren bir numaralı kişi Demirel'dir. Onun yanı sıra Bülent Ecevit 'te Demirel'in başlatmış olduğu bu sanayi hamlesini sürdürmüştür.”
Sayfa 453 - KABALCI
Oradan bir davette aldınız galiba?
Evet Kyoto Sinema Okulu'na davet edilmiştim.‘İki Yabancı’ filmim buradaki Japon konsolosu tarafından Japon Foundation'a (Japon Kültür Vakfı) gönderilmiş. Onlarda ilginç bulup Japon sinema okullarına göndermişler. Bunun üzerine beni davet ettiler. Filmimdeki Doğu ve Batı kültürlerinin karşılaşması meselesini bir ders konusu olarak değerlendirilmesini istediler.
Sayfa 396 - KABALCI
Bu filmin yakılabileceği hiç aklıma gelmedi. Çünkü tarihte bir benzeri yok. Tarihte yasaklama var, kesme var, göstermeme var ama yakma hiç yok. Aklıma bu gelse ben o filmin ne yapıp edip bir kopyasını çıkarmaz mıyım kendime? Benim elimde, teslim etmem filmi. Hiç aklıma gelmedi, hiç.
Sayfa 333 - KABALCI
Sen böyle şeyleri kurcalama
“ Frank Lloyd Wright benim çok hayranlık duyduğum, çok ilgilendiğim bir mimardı.Ve kaderin cilvesi olarak benimde onun okuduğu üniversiteye onun şehrine, Madison'a yolum düşmüştü. Hatta mimarlık kitaplarında çok rastladığım evini görme imkanım olmuştu. Rahmetli sonradan dünyaca meşhur olup,Amerikan kültür tarihinin, hiç kuşkusuz mimarlık tarihinin en önemli kişiliklerinden biri kabul edilmesine rağmen, sağlığında kendi doğup büyüdüğü Wisconsin bölgesinde çok kötü bir üne sahipmiş ve komşuları tarafından sevilmeyen bir adammış. Kendisine yanında çalışanlar vasıtasıyla bir gece suikast düzenlenmiş. Yanında çalışanlara evi yaktırılmış. Karısı ve evinde misafir olanlar da dahil olmak üzere 9 kişi yanarak ölmüş. Fakat tesadüfe bak ki , bu suikastın tertiplendiği gece Frank Lloyd Wright evinde değilmiş. ‘ben bunun filmini yapayım dedim.’ Bana dediler ki, ‘ Sen böyle şeyleri kurcalama.’ “ Ha, peki ” dedim.
Sayfa 311 - KABALCI
Reklam
İlk defa üç Yeşilçam yönetmenine, yani Lütfi Akad'a, Metin Erksan'a , bana(Halit Refiğ) film teklifi getirdi. Ve bizler devlet televizyonu için film yapan ilk Yeşilçam yönetmenleri olduk.
Sayfa 292 - KABALCI
Bilhassa Hülya Koçyiğit 'li filmler Yunanistan 'da çok büyük pazar bulmaktaydı.
Sayfa 274 - KABALCI
1967 yılından itibaren Türk sinema tarihinde önemli bir dönemeç olarak başka bir durum daha ortaya çıktı. Renkli Türk filmleri, yurtdışında da, özellikle yakın komşu ülkelerde çok dikkate değer başarılar kazanmaya başladılar. Hatta öyle oldu ki bazı yıldızlar, bazı ülkelerde özel popülerlik kazandılar. Mesela Hülya Koçyiğit, kısa zamanda Yunanistan 'da popüler hale geldi. Buna karşın mesela Cüneyt Arkın, “ Fahreddin ” adıyla İran'da en popüler yıldız haline geldi. Emel Sayın Mısır 'da ve diğer Arap ülkelerinde çok popülerleşti. Türkan Şoray ve Ayşecik, İsrail 'de çok tutulan yıldızlar haline geldiler.
Sayfa 208 - KABALCI
Çok Hint filmi adaptasyonu yapıldı Türk sinemasında
Bir süre Türk sinemacıları Beyrut'a giderlerdi yazın. Orada oynayan Hint filmleri arasında en büyük ticari başarı kazananlar hangileri ise onların seslerini teybe alırlardı. Video yoktu o zaman . Ondan sonra o filmin Türkçe versiyonu yapılırdı.
Sayfa 161 - KABALCI
Reklam
Göksel Arsoy'un babası hava kuvvetlerindeymiş ve çocukluğunun geçtiği Kayseri'de uçaklarla, pilotlarla falan çok ilişkisi olmuş. Hatta babasının bu yönü yüzünden adı Göksel konmuş.
Sayfa 144 - KABALCI
Festival bitti. Biz ondan sonra Azerbaycan'a davet edildik. Ödül töreninin ertesi günü veya birgün sonra biz bir grupla oraya gittik. Festival orada tekrar etti. Yani Moskova'da gösterilen filmlerin bir kısmı Bakü 'de tekrar gösterildi. Tabii oranın yıldızı kesin bizdik. Eğer Moskova'nın yıldızı Fellini ise Bakü 'nün bizdik. Bir hafta on gün Bakü'de kaldık. İşin enteresan taraflarından biri, Türkiye'de olanlar. Türkiye de gazetelerde haber çıkıyor, festival bitti, ödüller verildi falan. Evet, ama biz yokuz meydanda. Bugünkü kadar haberleşme imkanı da yok, telefon melefon. Burada laflar çıkmaya başlamış. “ Halit Refiğ Sovyetler'e iltica etti ” diye. Birisi atıyormuş, “ Geçen gün Moskova Radyosu'nda konuşuyordu, hürriyeti seçtim diye.” ( Kahkaha atıyor) Şehirdeki Yabancı 'nın Azerbaycan'da gördüğü ilgiyi Türkiye'dekiyle kıyaslamak mümkün değil.
Sayfa 141 - KABALCI
Orada yaşadıklarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Festivale gelen bütün misafirler,merkezde olan Moskova Oteli'nde kalıyordu. Bir gün dışarıdan geldim. Odaya çıkmak üzere hızla asansörden içeriye girdim. Visconti'yle burun buruna geldim. Yanında da iki kadıncağız var. Ben tabii kadınları bıraktım hemen lafa girdim. Hemen kendimi tanıttım. “Ben festivale Türkiye adına katılan filmin yönetmeniyim. Sizin hayranınızım. Senso filminizi 28 kere seyrettim.” dedim. Visconti gayet sakın, gayret soğukkanlı dinledi. “ Leopar 'ı gördün mü ?” dedi. “ Hayır henüz görmedim.” dedim. Görmelisin dedi. “ Bir balo sahnesi çektim. Tam bir saat sürüyor. Her gün onu seyrediyorum ” dedi. Tabii daha fazla konuşmaya kalmadan asansör durdu. Onlar indiler. Ben zaten benim katı atlamışım.( Gülüyor)
Sayfa 139 - KABALCI
Ben de Muhsin Ertuğrul'dan sonra Sovyetler Birliği'ne giden ikinci Türk sinemacısı oldum.
Sayfa 132 - KABALCI
Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve maliye bakanı Hasan Polatkan 1959 yılı ekim ayında Amerika'ya gittiler. Bu üç devlet yetkilisinin kimlikleri çok önemli. Amerika'dan 300 milyon dolar sanayi kredisi istediler, borç istediler. 300 milyon dolar... Tabii biz bunları o tarihlerde bilmiyoruz. Daha sonra öğrendik DP idarecilerinden. O tarihte Eisenhower hala başkan. “ Nedir sizin derdiniz? Sanayi mi? Siz ittifakın içinde bir tarım toplumusunuz. Bu ittifakın sebze ve meyve ihtiyacı varsa onu karşılıyorsunuz. Eğer savunmaya paramız yetmiyor diyorsanız o silahları da biz temin ediyoruz size zaten. Nedir, sanayiyle ne ilginiz var sizin? Diye bunları gönderirler. Amerika'dan beklenen kredi alınamayınca bu kredinin Sovyetlerden alınabileceği anlaşıldı. Ve bu görüş Fatin Rüştü Zorlu tarafından Menderes 'e telkin edildi. Menderes de bunu kabul edince 1960'ın Mart ayında Sovyetler Birliği'ni Eylül'de ziyaret edeceğini ilan etti. Kredinin Sovyetlerden alınacağı anlaşılınca 27 Mayıs yapıldı.
Sayfa 127 - KABALCI
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.