Yalan söylemeden bir hafta geçirmek gibi sıradışı fikirden yola çıkarak, kırk gün yalan söylemeden ( beyaz yalanlar, tatlı yalanlar dahil ) durmayı amaçlayan yazarın başından geçenleri kırk gün boyunca not etmesiyle kitap oluşuyor.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar atasözünün vücut bulduğu bir kitap. Bence büyük cesaret gerektiren bir iş, çoğu yerde okuyucu empati yapmaya zorluyor.
Yazarın başına pişmiş tavuğun başına gelmeyecek şeyler geliyor. Eşiyle, iş arkadaşlarıyla, günlük hayatında denk geldiği insanlarla ciddi tartışmalar yaşıyor, yeri geliyor dayak yiyor yeri geliyor tartıştığı insanlarla yolunu ayırmak zorunda kalıyor.
Okuması keyifli bir kitap, yazarın yalan söylemeden kırkıncı günün sonunu görüp görmediği elinize kitabı alıp okuyasıya kadar size süpriz olsun :))
Hepimiz gün içi ufak tefek yalanlar söyleriz. Kimseye zarar vermeyen belki de kendimizi,yaşamızı,ruh halimiz ele vermemek için ufak tatlı yalanlar. Bunun yanında nezaketen kimseyi kırmamak adına; insanlar için düşündüğümüz gerçek hislerimizi saklamak gibi, asıl içimizden geçenleri saklamak gibi belki bunlara yalan bile denmez. Yazar kendince 40 gün boyunca şeffaf ve flu olmaya karar verir ve bunları yazar. Bence keyifli bir kitap okunmalı.