Kadî Abdülcebbâr

Kadî AbdülcebbârTesbitü Delailü'n-Nübüvve author
Author
9.0/10
5 People
34
Reads
10
Likes
2,171
Views

Kadî Abdülcebbâr Posts

You can find Kadî Abdülcebbâr books, Kadî Abdülcebbâr quotes and quotes, Kadî Abdülcebbâr authors, Kadî Abdülcebbâr reviews and reviews on 1000Kitap.
Aklın gücü dâhilinde bulunmayan bilgi, Zeyd’i daha önce gördüğümüz birisi olarak bilmemiz örneğindeki bilgiye benzer. Zira bu bilgi, Allah tarafından verilen doğrudan bir bilgi olduğu halde; aklın gücü dâhilinde olan bilgilerden sayılmaz. Bu nedenle de onun hakkında akıl sahiplerinin vereceği hüküm değişiktir. Onu gördüğünde kimi kabul eder, kimi de reddeder.
Sayfa 82 - 1.ciltKitabı okuyor
Kādî Abdülcebbâr kendi kendine şu soruyu sordu: “Nazar, Allah’ı bilme yolunda vâciplerin ilkidir. Çünkü O, ne zaruri olarak ne de müşâhede ile bilinebilir. Bu durumda “zaruri ve müşâhede” ifadelerinin anlamı nedir?” sorusu şöyle cevaplanır: “Zarûret” sözlükte ‘ilcâ’ (zorlamak)” anlamına gelir. Nitekim Allah Teâlâ “Mecbûr edildiğiniz durum hâriç”17 âyetinde “zarûret” kökünü “ilcâ’ (zorlama)” karşılığında kullanmıştır. Örfte ise zarûret: “Kudreti dâhilinde bulunan şeyler cinsinden olması şartıyla, insanda iradesi dışında hâsıl olan şey” demektir. Bundan dolayı cinsi, gücümüz dâhilinde olduğu için “zaruri hareket” denilirse de, cinsi kudretimiz dâhilinde olmadığı için “zaruri renk” denilmez; mutlak olarak kullanıldığında “zarûret” kelimesinin anlamı budur.
Sayfa 78 - 1.ciltKitabı okuyor
Reklam
Kelime (kelâm) -kendisiyle sözün mânasının ortaya çıktığı şey olduğu veya onun anlamını bildirdiği için- iki veya daha fazla harfin yan yana gelmesinden oluşan veya bir takım özel harflerden kurulu bir düzeni (nizâm) bulunan şeydir.”
Sayfa 78 - 1.ciltKitabı okuyor
“İlim, bir şeye inananın, ona inanmaya devam ettiği sürece nefsinin kendisiyle sükûn bulduğu (tatmin olduğu) bir itikaddır”.
Sayfa 76 - 1.ciltKitabı okuyor
Allah Teâlâ’yı bilmenin, ihlâli câiz olmayan mudayyak vâciplerden olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla zan veya başka bir şey mârifetullahın yerine geçemez. Çünkü Allah’ı bilmek, terki câiz olmayan şeylerdendir. Kötü olan şeylerden sakınmanın vâcip olduğu aklen sâbittir. Bu tür bir kötüden korunmak, ancak bilgi ile mümkün olduğuna göre, Allah’ı bilmenin vâcip olduğuna da hükmetmek gerekir.
Sayfa 70 - 1.ciltKitabı okuyor
Kādî Abdülcebbâr: “Vâcibin yerine getirilmesine engel olan her türlü terk,kötüdür.” dedi. Bu söz, doğrudur. Çünkü herhangi birimizde bir emânet bulunsa ve sahibi gelip de bizden onu geri vermemizi isteyecek olsa, onun bu talebini yerine getirmemiz gerekir. Şayet söz konusu emâneti iâde işlemi, meselâ sadece ayağa kalkma fiili ile gerçekleşecekse, emâneti iâde edecek kişi de ayağa kalkmayıp yan gelip yatarsa, işte bu “yan gelip yatma” fiili kötüdür. Çünkü bu eylem, vâcibin yerine getirilmesi için gerekli olan “ayağa kalkma” fiilinin terkine sebep olmaktadır.
Sayfa 68 - 1.ciltKitabı okuyor
Reklam
1253 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bismillahirrahmanirrahim Bir Mutezili ve Şafi alimi olan Kadı Abdülcebbar bu eserinde üzerinde durduğu konuları bir kaç bölüme ayırabiliriz. Öncelikle adından da malum olduğu üzere nübüvvet ispatının delilleri kitabın büyük bölümünü oluşturuyor. Onun dışında yine nübüvvet ispatında önemli bir rol oynayan gayri Müslimler tarafından getirilen
Tesbitü Delailü'n-Nübüvve
Tesbitü Delailü'n-NübüvveKadî Abdülcebbâr · Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı · 201714 okunma
Sonra Eş‘arî ortaya çıkarak -arsızlığı, İslâm ve Müslümanlarla ilgisizliği nedeniyle- Allah Teâlâ’nın bu sıfatlarla, kadîm mânalar sebebiyle nitelendiğini ileri sürdü.
Sayfa 296 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, Cilt IKitabı okudu
1309 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 139 days
Mû'tezile'nin Beş İlkesinin Sistematik Açıklaması
Kâdı'l-Kudât Abdülcebbâr'ın, mensup olduğu Mû'tezile mezhebinin düşünce sistemini sistematik bir biçimde açıklamaya çalışması ilgi çekicidir. Usûli'l-Hamse (Beş Usûl) fikri ondan önceki Mû'tezilî âlimler tarafından işlenmiş olsa da bunlar Kâdı Abdülcebbâr'ın Şerhu'l-Usûli'l-Hamse'si kadar sistematik
Şerhu'l Usûl'il Hamse
Şerhu'l Usûl'il HamseKadî Abdülcebbâr · T.Y.E.K. · 20134 okunma
"Bil ki Kur'an üç açıdan huccettir: 1.) Her süresi fesahat ve belağat açısından huccettir. 2.) İçindeki gaybi haberler açısından huccettir. 3.) Akli delillere dikkat çekmesi bakımından huccettir. syf 178
Reklam
Bilakis hakkı söyleyen tek bir kişi olsa dahi, eğer hak için bir huccet/delil getirmişse, -yeryüzündekilerin tamamı ona muhalefet etse de- o kimse haklı olmaya daha layıktır. Emîru’l-mü’minîn Ali b. Ebî Tâlib (r.a.) şöyle demiştir: “Hakk, adamlarla bilinmez. Fakat önce hakkı tanı, sonra hakkın taraftarlarını tanırsın. Önce bâtılı tanı. Sonra bâtılın taraftarlarını tanırsın."
Mensuplarının çok olması bir dinin doğruluğunun delili değildir.
Romalıların âdeti, ay ve yıldızlardan bereket umarak, bayraklarına hilâller ve hilâl şeklinde bir şeyler takmaktı. Çünkü ay, yıldızların seyr bakımından en hızlısı idi. Onlar, bunları indirdiler ve yerlerine haçlar koydular. Bu durum, günümüzde de devam etmektedir.
“Allah, ilmi insanların göğüslerinden çekip çıkararak almaz. Fakat âlimlerin ölmesiyle ilim ölür." Âlimler öldükleri zaman, insanlar cahilleri reis edinirler ve onlara soru sorarlar. Onlar da ilimsiz oldukları hâlde fetvâ verirler. Böylece hem haktan saparlar, hem de saptırırlar.”
İnsanların, peygamberlerin şeriatleriyle amel etmekten nasıl sıyrıldıklarına bak! Onlar, o şeriatler üzere olduklarını iddia ederler, fakat onlardan uzaklaşmışlardır. Bundan ders çıkar ve dikkatli ol!
159 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.