Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kadir Yıldırım

Kadir YıldırımOsmanlı'da İşçiler (1870-1922) yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
0
Beğeni
292
Görüntülenme

Hakkında

1981’de İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı şehirde tamamladıktan sonra, 2003 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu. Aynı üniversitede 2006 yılında İktisat Teorisi, ABD’de yüksek lisans eğitimini, 2011 yılında ise Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ABD’de doktora eğitimini tamamladı. İstanbul Üniversitesi’nde iktisat tarihi, iktisadi düşünce tarihi ve çalışma ilişkileri tarihi üzerine dersler vermekteydi.
Unvan:
Türk Yazar, Öğretim Üyesi
Doğum:
İstanbul, Türkiye, 1981

Okurlar

4 okur okudu.
1 okur okuyor.
4 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Yabancı çalışanlar
Yabancı işçilerin Osmanlı’da sadece ücret karşılığı çalışan işçiler olmadıklarını, en azından devlet tarafından belli bir ideolojinin de taşıyıcısı olarak görüldüklerini göstermekteydi.
Yabancı uzmanlar
Tanzimat'ın ilanı arifesinde Maden-i Hümayun Başmühendisi göreviyle getirilem Avustralyalı Gustave de Pauliny, Keban-Ergani madenlerindeki başarısı sonrası üretim hayatında yabancı çalışanların, üst seviyelerden orta ve alt seviyelere doğru yayıldığı görülmekteydi.
Reklam
Yabancı çalışanlar
Yabancı işçiler arasında sosyalist ve anarşistler de vardı. Ayrıca bazı grevler yabancı işçilerin öncülüğünde yapılmıştı. 1908’de Zonguldak’ta maden işçilerinin greviyle ilgili raporunda Kaymakam, geneli Kürtler ve Lazlardan oluşan yerli işçiler için “grev yapmaya aklı ermeyecek saflar” olarak bahsetmiş, grevin madenlerde çalışan yabancıların teşvik ve tahrikleriyle gerçekleştiğini ileri sürmüştü.
Yabancı uzmanlar
Avrupa’dan yabancı uzman ya da çalışan getirilmesi sadece 19. yüzyıla mahsus değildi. Farklı amaçlarla da olsa daha erken dönemlerde de bu politika uygulanmıştı. Önceki dönemde hayata geçirilen uygulamalar, bir sanayileşme veya Avrupalılaşma hareketi değil, ancak var olan iyi yapının daha da iyileştirilmesine yönelikti. Çünkü, zaten bu dönemlerde Osmanlı’nın Avrupa’ya karşı hem psikolojik hem de askeri bir üstünlüğü söz konusuydu. Örneğin Fatih Sultan Mehmed zamanında, 15.yüzyılın ikinci yarısında Venedik’ten bronz döküm ve kılıç kını ustaları İstanbul’a davet edilmişti.
Cemiyetin faaliyetleri kadınlara sadece çalışma imkanı da sunmaktaydı. 1918 yılında biri 15 biri 18 yaşında 2 kimsesiz ve evsiz kızın, hem çalışmaları hem de yaşayabilecekleri bir yer bulunması için padişah tarafından cemiyete yönlendirilmeleri de, cemiyetin bu imkanları sunmada başarılı olduğunu ve devletin en üst makamlarının da ilgisini çektiğini göstermekteydi. Devletle cemiyet arasındaki ilişki bu örnekteki gibi bireysel yardımlarla sınırlı kalmamış, özellikle 1917 yılında kurulan Kadın Amele Taburları ile birlikte kurumsallaşmaya başlamıştı. Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle 1917 yılında İstanbul ve çevresinde “Kadın Birinci Amele Taburu” kurulmuştu. Cephe gerisinde hizmet verecek bu taburlara seçilecek kadınları belirlemek ise, bir görev olarak İstanbul’da Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi’ne, taşralarda ise Mahalli İdare Meclislerine verilmişti.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok