Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kamil Erdeha

0.0/10
0 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
520
Görüntülenme

Hakkında

Unvan:
Türk Yazar

Okurlar

5 okur okudu.
7 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
hain mustafa
Abaza kökenlidir. Yunan ordusu, İkinci İnönü savaşıyla son bulacak olan ileri yürüyüşüne yan destek sağlamak amacıyla, 1921 yılı mart ayı başında Adapazarı'nı işgal etmiş, yöre eşrafından Abaza Mustafa'yı kaymakam olarak atamıştı . Abaza Mustafa, işgal kuvvetleriyle işbirliği yaparak yerli halka zulüm ettiği gibi, güzel müslüman kadınları Yunanlı kumandanlara sunmak gibi bir görevi de üstlenmiştir. 21 Haziran 1921 tarihinde Adapazarı kuvayı milliyece kurtarılınca, İstanbul'a kaçtı. Burada tutuklanarak Bekirağa Bölüğü hapishanesine konuldu. Yüzelli Kişilik Listede "Adapazarı kaymakam-ı esbakı Hain Mustafa" olarak yer aldı ve yurt dışına çıkarıldı.
Sayfa 191Kitabı okudu
Yaygın kanıya göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti erken doğmuş bir cenindi. Yaşama şansı hemen hemen hiç yoktu. Ölmesi için sadece bir süre beklemek gerekiyordu. (Çünkü Türkiye'de ne sanayi ne ticaret ne doğal kaynaklar ne de yetişmiş insan gücü vardı.) Ama bu bekleyişlerin sonu gelmiyordu bir türlü. İşin tuhaf yanı, günler geçtikçe bebek büyüyor konu komşu arasında onu sevenler çoğalıyordu. Dünya kamuoyu bu işin sırrını araştırmaya koyuldu. Yanılgının sebebi neydi? Sonuçta şu kanıya varıldı. Kendi deyimleriyle, anaların birkaç yüz yılda bir doğurduğu bir dahi bu devletin başındaydı. O başta kaldığı sürece de bu büyüme, bu gelişme durdurulamazdı. Çare, onun vücudunu ortadan kaldırmaktı.
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Sakarya savaşı, hem Türk ulusunun , hem de İstanbul şehrinin kaderinde bir dönüm noktasıdır. Bu zaferle birlikte Türk'ün asırlardan beri doğuya çekilişi durmuş; gene bu savaşın kazanılmasıyla İstanbul'da Mütareke başından beri kaybolmuş olan Türk'ün sesi yeniden duyulmaya başlanmıştır. Gerçekten bu savaşa kadar İstanbul, kozmopolit görüntüsü günden güne artan, başta İngilizler olmak üzere yabancıların, gayrimüslimlerin levantenlerin borusunun öttüğü bir şehir görünümündeydi. Sofrasının baş köşesinde bunlar oturuyordu. Padişah ve çevresi ile Milli Mücadeleye karşı olanların, İtilafçıların, yerli işbirlikçilerin bu sofradan ancak kırıntı toplamalarına göz yumuluyordu. Kuvayi Milliyecilerin sofraya bakmalarına izin bile verilmiyordu. Beş asırdır İstanbul'un efendisi olan Türklere artık yok olmuş bir milletin utanç verici kalıntıları olarak bakıyorlardı. Türk'e hakaret etmek, onları küçümsemek en doğal bir haktı. Ne yazık ki bu hakaretlerin bir kısmı gene Türk vatandaşlarından geliyordu. Bu durumda Müslüman Türk halkı ezik, suskun, içine kapanık bir umut ışığı gözlüyordu. Sakarya savaş ı bu umudu getirdi.
ingiltere ve onun halifelik hakkındaki düşüncesi hakkındadır..
İngiltere, bir bakıma dünyanın en büyük müslüman imparatorluğu olduğundan halifelik sorunuyla yakından ilgileniyor ve halifeliğin mutlak kendi denetiminde bulunmasını istiyordu. Ama kimin halife olacağına karar veremezdi. Çünkü halife olacak kişi hakkında müslüman dünyasında ortak bir uzlaşma (consensus) olması gerekiyordu. Kaldı ki halifeliğe hem Mısır hem de Hicaz kralı talipti. Bu iki ülke fiilen İngiltere'nin sömürgesi durumundaydı. Bunlardan birinin yanına ağırlığını koyarak diğerini darıltmak işine gelmezdi. Bu durumda onun için (İngiltere) en iyi yol, halifeliğin Osmanlı hanedanında kalmasıydı.
Milli Mücadeleye karşı çıkanlar Sakarya Savaşı sonrası tedirginlik içine düşmüşler, maddi gücü yerinde olanlar ülkeyi yavaş yavaş terk etmeye başlamışlardı. Bu terk ediş veya kaçış Büyük Zaferden sonra artmış 6 Kasım 1922'de Ali Kemal'in İzmit'te linç edilmesiyle panik haline dönüşmüş, 17 Kasım 1922'de Vahidettin'in kaçışıyla doruk noktasına ulaşmıştı.
Sayfa 125Kitabı okudu

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok