Kemal Arkun

Kemal ArkunFatih Sultan Mehmet Han yazarı
Yazar
6.9/10
163 Kişi
865
Okunma
41
Beğeni
13,8bin
Görüntülenme

Hakkında

Kemal Arkun 20 Mayıs 1958 yılında Tokat’ın Reşadiye ilçesinde doğdu. Babası Durmuş Arkun, annesi Nuriye hanımdır. Babadan dedesi Ahmed oğlu Kazım Milli mücadelede Aydın cephesinde alnından yediği bir Yunan kurşunuyla şehid olduğunda babası Durmuş henüz annesi Saliha hanımın karnında olup doğmamıştı. 1920 yılında Reşadiye’nin Yolüstü köyünde doğan baba Durmuş Arkun, o yılların tüm sıkıntı ve sefaletini yaşamış, Cenab-ı Hakk'ın kelamının yasaklandığı, suç aleti olarak toplandığı yılların ıstırabını tüm ruhunda terennüm ederken, vatan için, din için, namus için şehid olan babası Kazım’ın kemiklerinin sızladığını hissederek yaşamıştır.Tek parti diktatörlüğü devrinde köylerde görevlendirdiği mıntıka müdürleri kanalıyla gariban Anadolu köylüsüne acımasız eziyetler edildiğine saf çocuk ruhuyla şahid olmuştur.         Ezan-ı Muhammedi'nin yasaklanarak “tanrı uludur” diye bağırıldığında, din düşmanı zalimleri Allahü tealaya havale etmiş, bir şehid oğlu olmasına rağmen acımasız zulümlere maruz kalmıştır.Türk Milletini tek parti zulmünden kurtaran Demokrat Parti dönemini bayram havasında yaşasa da Adnan Menderes’in idam edilmesiyle öylesine kederlenmiş ki, tarifi mümkün olmayan acılara gark olmuştur.        Kemal Arkun İstiklal harbi şehidi Kazım oğlu Durmuş’un üçüncü çocuğu olarak 1958’de doğduğunda Demokrat Parti iktidarı son devresindedir.27 Mayıs İhtilalinde henüz iki yaşında olan Kemal Arkun Adnan Menderes burukluğu yaşanan bir aile ortamında büyümüştür.        Anne Nuriye hanımın babası Veli Er askerlik yaptığı Erzurum’da ormanda bulduğu iki yaşındaki bir kız çocuğunu köyüne getirip, büyütüp namus ve şerefiyle telli duvaklı gelin edecek derecede asil bir insandır.        İlk okula Reşadiye Gazi Paşa İlkokulu'nda başlayan Kemal Arkun, kültür emperyalizminin acımasızca yaşandığı, Türk İslam büyüklerine gerici, yobaz, hain iftiralarının atıldığı bu atmosfere aileden aldığı manevi eğitimle direnmiş, atalarına yapılan bu iftiraları çocuk ruhuyla benimsememiştir. Bin yıllık muhteşem bir Türk-İslam medeniyetinin varisi olduğunun idrakiyle bir takım cücelikleri daha küçük yaştan itibaren kabullenememiştir.        Kemal Arkun ilkokul ikinci sınıfta yaşadığı bir hatırayı hiç unutamamıştır; Bir On kasımdır, dışarıda hava soğuktur. M. Kemal’i sınıfça anmaktadırlar. Öğretmeni Muharrem Bey on dakika ayakta saygı duruşu yaptırmaktadır. Henüz sekiz-dokuz yaşlarındaki yetmiş, seksen kişilik  sınıfta çıt çıkmamakta, sadece sıra arkadaşı Yaşar’ın burnunun fıkırtısı duyulmaktadır. Bu bazı çocukların dikkatini çekmiş, henüz küçük yaşlardaki çocuklar daha fazla kendilerini tutamayarak gülmeye başlamış, bütün sınıf kahkahaya boğulmuştur. Buna rağmen Kemalizm’i adeta din olarak hisseden öğretmen Muharrem Bey on dakikalık saygı duruşunu bozmamış, on dakikanın sonunda tüm çocukları kızılcık sopasıyla elleri kanayana kadar dövmüştür. Bu dayak faslından sonra küçük Kemal bir hafta ellerini kullanamamıştır.         Kemal Arkun’un ilkokul yılları gerçekten Türkiye’nin karanlık yıllarıdır. Dinden, imandan, Fatih Sultan Mehmed han hazretlerinden, Kanuni’den bahsetmek adeta öcü gibi karşılanır. Bir gün mahalle arkadaşlarıyla sohbet ederken her çocuk adeta Türk Milletini M. Kemal tek başına kurtardı edasıyla konuşurken o, milli mücadelede padişahın da fonksiyonunun bulunduğundan, kendi dedesinin de vatan, din ve namus uğruna şehid olduğundan bahseder. Fatih Sultan Mehmed Han’ın çağ açıp, çağ kapadığını söyler. Bu büyük bir suçtur. Komşu çocuklar derhal küçük Kemal’i İsmail öğretmene şikayet ederler. İsmail öğretmen sınıfa talimat verir: “Kemal Arkun’u nerede görürseniz dövün” der.         Hiçbir şeyden habersiz okulun bahçesine girer girmez onlarca çocuğun hücumuna maruz kalan küçük Kemal buna bir mana veremez ama küçücük aklıyla bu kafa yapısındaki öğretmenlerin ve onların bu mantıkla yetiştirdiği öğrencilerin bu vatana ve millete bir şey veremeyeceğini idrak eder. O’nun ruhu Viyana kapılarına giden, dünyaya nizam veren ecdadını özlemekte; "Kimler çizmiş bu hududu gönlüme. Dar geliyor, dar geliyor gardaşım…" mısralarını terennüm etmektedir.          Lise tahsilini Kırklareli’nde bitiren Kemal Arkun üniversite sınavlarında yüksek puan almasına rağmen ilk tercih sırasına İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini yazdığı için 1976’da Fatih’in gülzar ettiği İstanbul’a gelir. Burada hem çalışacak, hem okuyacaktır. Çünkü baba Durmuş Arkun’un onu okutacak maddi gücü yoktur.         Cebinde harçlığı, kalacak yeri olmayan sefalet içinde bir üniversite öğrencisidir artık. Günlerdir dolaşarak iş aramakta, fakat kimse öğrenciye iş vermemektedir. Böyle sıkıntılı bir haldeyken fakülteyi kurtarılmış bölge ilan eden komünist militanlardan “Bir daha bu okula gelmeyeceksin” diye ihtar alır. Edebiyat fakültesinde komünist işgali vardır ve militanlar milliyetçi, mukaddesatçı gençlere akıl almaz işkenceler uygulamaktadırlar. Aynı fakültede Yusuf İmamoğlu adlı milliyetçi bir genç dokuz kurşunla vurularak öldürülmüştür. Milli ve manevi değerlerini savunan gençlerin kulakları kesilmekte, gözleri oyulmaktadır. Kısa zamanda fakültedeki onlarca milliyetçi, maneviyatçı genç çeşitli uzuvları kesilerek sakat bırakılmıştır. Komünist militanlar Türkiye’yi komünist Rusya’ya peyk yapmak istemektedirler. Allah’a, dine, mukaddesata inanmamakta, inananlara gerici, faşist damgasını vurmaktadırlar. Oysa genç Kemal, Rusların Türk Milletinin ezeli düşmanı olduğunu bilmekte, on milyonlarca Müslüman   Türk’e soykırım uygulayan Moskof’tan nefret etmekte; "Eğer yoksa içinde Moskof’a karşı biraz kin Bırak Türk’üm demeyi insan bile değilsin" Diye haykırmaktadır. Bu sıkıntılı zamanlarında Fatih Sultan Mehmed Han’ın,Yavuz Sultan Selim Han’ın, Kanuni Sultan Süleyman Han’ın kabirlerini ziyaret ederek o büyüklerin huzurunda ruhunu teskin etmeye çalışır.      O yıllar Türkiye’nin kara yıllarıdır. Devletin, milletin güvenliğini sağlamakla vazifeli olan Türk Silahlı kuvvetleri ihtilalci cuntaların güdümünde memleketi karıştırmakla meşgul olup, anarşiyi körüklerken, emniyet teşkilatı Pol-Bir, Pol-Der adı altında ikiye bölünmüştü. Milliyetçi polisler ve devrimci polisler kendi yandaşlarını kollamakla meşguldü. Her gün onlarca genç öldürülüyordu. Aynı silahtan çıkan kurşunlar hem devrimci gençleri, hem milliyetçi gençleri vuruyordu. Bu işin içinde bir oyun olduğunu anlasa da çaresi yoktu. Böyle bir atmosferde Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit horoz dövüşü yapmakla meşguldüler.   Kemal Arkun öncelikle fakülteye rahatça girebilmek için tıpkı bir Rum kalesini fethediyor gibi otuz yedi arkadaşıyla dayanışma içinde komünist militanları püskürterek okula girmeyi başardılar. Organize oldukları için komünist militanlar artık tesirsiz kalmıştı.Onlar ise “Okumak hakkımız,hak istenmez alınır” düsturuyla hareket edip okuma haklarına sahip olmuşlardı. Bundan sonra işler yoluna girmeye başladı. Maddi durumunu yoluna koymak için bir şirkette muhasebe mesleğine başladı kısa zaman sonra da Ortadoğu Gazetesi'nin muhasebe müdürü oldu. Bu gazetede “Tarih tekerrürdür” başlığı altında tarihi makaleler yazmaya başladı. Bu gazetede başyazar olarak görevli Üstat Necip Fazıl Kısakürek ve aynı sırada Hergün Gazetesinde makaleler yazan Seyit AhmedArvasi Hocadan istifade ederek son devrin en büyük mürşidi kamili Abdülhakim Arvasi hazretlerini tanımak nasip oldu.       10 Kasım 1979 tarihinde Gülcihan hanımla izdivaç eden Arkun’un Ocak 1981’de büyük kızı Elif dünyaya geldi.Aynı yıl yüksek lisans tezi kabul edilerek fakülteden mezun oldu akabinde de çalıştığı şirkette muhasebe sorumlusu olarak ve Osmanlı coğrafyasında araştırmalar yapmak üzere Libya’ya gitti.Libya’da iken ikinci çocuğu Zeynep dünyaya geldi.      1983 yılında Türkiye’ye dönen Kemal Arkun Ağustos 1985’de Tuzla Piyade Okuluna girerek Kasım ayında Kırklareli 33.Piyade Tümen komutanlığında yedek subay olarak askerlik hayatına başladı. Askerde iken üçüncü çocuğu Ahmed dünyaya geldi.      Askerlik sonrası yine iş hayatına ve tarihi araştırmalarına devam eden Kemal Arkun’un 1990 yılında dördüncü çocuğu Hatice doğdu.       1995 yılında Türkiye Gazetesinde “Uzundereli İsmail” romanı yayınlanmaya başlayan yazarın bu romanı okuyucudan büyük ilgi gördü. Akabinde yayınlanan “Komando Mustafa”, “Hasret”, “Mazlumun ahı” romanlarıyla Türk okuyucusunun takdirini kazanan Kemal Arkun Ağustos 2000 yılında Şahide hanımla izdivaç etti.Bu sırada dünyaya nizam veren Osmanlı Sultanlarının hayatlarıyla ilgili araştırmalarını da tamamlayarak kaleme almaya başlamıştı. Dünyada muhteşem bir medeniyet kuran Osmanlı Sultanlarının İla-yıkelimetullah yolundaki gerçek hayat mücadeleleri yazılmamış,devamlı yalan yanlış itham ve iftiralara maruz kalmışlardı.         Kemal Arkun Osman Gazi Hazretlerinin “Bizim davamız kuru bir cihangirlik davası değil ila-yıkelimetullahtır” inancından yola çıkarak Osman Gaziden başlayıp, her Osmanlı padişahına birer kitaptan oluşan  dünyaya Nizam Verenler tarihi roman setini gece gündüz demeden yazmaya devam ediyordu.        3 Kasım 2006 yılında beşinci çocuğu Mehmed Kerem dünyaya geldiğinde Kemal Arkun yoğun bir gayret içindeydi.         Eylül 2009’da Dünyaya Nizam verenler tarihi roman seti tamamlandığında bunun Türkiye ve Dünyada bir ilk olduğu görülüyor ve Türk Milleti bu büyük esere çok rağbet gösteriyordu.       İlmi ve edebi çalışmalarına hız kesmeden devam eden Kemal Arkun, Bin yıllık Türk-İslam tarihini tamamlamaya azmetmişti. "Dünyaya Nizam Verenler" tarihi roman setinden sonra kısa bir müddet içinde Selçuk Bey'den başlayarak 13 kitaptan oluşan ve  Büyük Selçuklu Sultanlarının hayatını ihtiva eden yine dünyada bir ilk olan “Dünyaya Hükmedenler” tarihi roman setini, akabinde de Anadolu Selçuklu Sultanlarının hayatını anlatan on kitaptan oluşan “Anadolu Fatihleri” roman setini tamamladı.        Kendini kahraman ecdadımızın yaptığı muhteşem Türk-İslam tarihini yazmaya ve yeni nesillere aktarmaya adayan Kemal Arkun aynı zamanda yine bir ilki başararak Osman Gaziden başlayıp 36 Osmanlı padişahını güzide tarihçi ve ilim adamlarıyla birlikte TV 5 Ekranlarında haftada bir yayınlanan “Tarihin Işığında” programında hazırlayıp sunmaktadır. Üç yıldır ara vermeden devam eden bu program milyonlarca seyircinin takdirini kazanmıştır. Aynı zamanda Lalegül FM’de devam eden  ve haftada bir gün yayınlanan “Dünyaya Nizam Verenler” programı da tarih sevenleri radyo başına kilitlemektedir.  TGRT, NetTV, TempoTV, KanalA, STV, KudüsTV, HilalTV, Bengütürk TV ekranlarından da atalarımızı seyirciye anlatan Kemal Arkun Türk Milletinin Osmanlı’yı yeniden keşfetmesinde önayak olmuştur.     Eylül 2011’de altıncı çocuğu Hasan Eymen dünyaya gelmiş olan yazarın üçü kız,üçü erkek olmak üzere altı çocuğu,üçükız,üçü erkek olmak üzere altı da torunu bulunmaktadır. Kasr-ı Arifan Dergisinde tarihi konularda makaleler yazmaya devam eden Kemal Arkun Haçlı ülkelerin parlamentolarında mazlum Türk Milletini Ermeni soykırımıyla suçlamalarına dayanamamış yoğun gayretleri sonucunda beş yüz sayfanın üzerinde tamamen belgelere dayalı olarak Ermenilerin bir buçuk milyondan ziyade Müslüman Türk ve Kürt’ü işkenceyle katlettiğini ispatlayan “Ermeni Mezalimine Ağıt” kitabını tamamlamış baskıya hazır hale getirmiştir.      Tarihi ve edebi çalışmalarında çocuklarımızı da unutmayan Kemal Arkun Osman Gaziden başlayarak her Osmanlı padişahına ait altışar resimli tarihi çocuk hikaye kitabı hazırlamaya devam etmektedir. Günümüz dünyasında savaşların ve mücadelelerin iktisadi yönden yapıldığını belirleyen Kemal Arkun Türkiye Cumhuriyetinde faaliyette bulunan okullarda ve üniversitelerde dünyadaki geçerli İktisadi sistem olarak sadece Kapitalizm,komünizm ve Sosyalizm’in öğretilmesine karşı çıkarak Dünya’ya Nizam veren Osmanlı’nın iktisadi sistemini araştırmaya başlamış, “Osmanlı İktisadi Sistemi “adlı eserinin birinci cildini tamamlamış,ikinci cildinin yazımına devam etmektedir.          Sanat toplum ve insanlık içindir düsturuyla hikaye ve romanlarını kaleme alan Kemal Arkun “Tarih Milletlerin hafızasıdır,hafızasını kaybeden milletler sömürülmeye mahkumdur” anlayışıyla yeni nesillerimize tarih şuuru aşılamaya devam etmektedir.
Unvan:
Türk Yazar
Doğum:
Reşadiye, Tokat, Türkiye, 20 Mayıs 1958

Okurlar

41 okur beğendi.
865 okur okudu.
11 okur okuyor.
340 okur okuyacak.
15 okur yarım bıraktı.

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Makam seni gururlandırmasın. Kibirlendirmesin ! Büyüklük taslayanlara özenme. Çünkü ALLAHU teala her zorbayı zelil ,her büyükleneni hakir ve zelil eder..!
Osmanlı hangi gerekçelerle durdurulduysa, Türkiye aynı gerekçelerle hedef tahtasına yatırılıyor, kuşatılıyor, etrafı ateş çemberiyle çevriliyor, kardeş kardeşe vurduruluyordu.
Sayfa 49
İslam itikadında (inancında) öldükten sonra insanlar tekrar dirilecek, mahşer yerinde toplanacaklardır
Yiğitler kan döker bayrak solmaya. Anadolu başlar vatan olmaya. Kızıl elmaya hey kızıl elmaya. En güzel marşınıda çalmada mehter. Ya allah bismilleh allahü ekber.
Sayfa 86 - AkademisyenKitabı okudu
Gidiniz efendinize söyleyiniz ki, şimdi Osmanlı Padişahı, evvelkilere benzemez!
Ayakta duramaz, haldeyim! Vadem ne gün dolacak Allahım? Dedi ve 103 yıl önce ayrıldı aramızdan,
Sultan 2. Abdülhamit Han
Sultan 2. Abdülhamit Han
. Vefatının 103. sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz.🍂🍁
Padişah İfadesi Mecazidir Bu Söz Herkese Şumuldur...
————*——–—*————*————*———— Padişahlar ellerinde terazi tutmuş kimselere benzerler. Asıl padişah odur ki, elindeki teraziyi doğru tuta...
Sultan 3. Murat Han
Sultan 3. Murat Han
İnsan, kötü bir şey yapınca, hemen arkasından nefsine güç gelen şeyleri yapmayı adet edinmesi, kötü huydan kurtulmak için faydalı bir ilaçtır.
Kemal Arkun
Kemal Arkun

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
80 syf.
·
Puan vermedi
"Birine kızmak istiyorsan, önce kendine kız evladım. Çünkü nefsin, en büyük düşmanındır. Seni cehenneme atmak istiyor." "Kanunlar karşısında sultan, şehzade ayrımı yoktur. " Edirne'nin Osmanlı güçleri tarafından fethedilerek Sultan Muray tarafından payitahtın oraya taşınmasından sonra, Avrupa iyice telaşlandı. Tek düşündükleri şey Bizans'tı. Şayet orası da fetih olursa doğuyla irtibatları tamamen kesilecekti. İstanbul yolunu kesmek isteyen Bizans, Osmanlı padişahını geriye döndürecek gayret ve manevralar peşine düşmüştü. Bizans kayserinin dayısı Davua Kontu Ameda, kalabalık bir donanmayla Gelibolu'yu kuşatarak Sultan Murat'ı meşgul etmek istedi. Ameadea'nın donanmasında yer alan deniz korsanları, karadan şehri korumaya çalışan Osmanlı muhafızlarını diskalifiye etmek için Grejuva Rum Ateşi'yle tüm Gelibolu sahillerini ateşe verdiler. Günlerce yanan ateş sebebiyle düşman askerine yaklaşamayan Osmanlı muhafızları, Amedea'nın eğitimli korsanlarının tuzağına düşerek şehit olmuş, kaleyi muhafaza edecek bir güç kalmayınca da, Gelibolu Bizans'ın işgali atına girmişti. Yazarın dilini sevdim. Eğlenceliydi. Ders niteliğinde güzel alıntıları vardı. Kısa olmasından dolayı hızlıca okunabilecek bir kitap.
Yeniçeri Ocağı
Yeniçeri OcağıKemal Arkun · Akademisyen Yayınevi · 201517 okunma
175 syf.
7/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Kurtuluş savaşı mücadelesi verildiği Rum ve Ermeni catelerinin Türk köylerine saldırdığı dönemlerde uzundereli köylülerin vermiş olduğu mücadeleyi İsmail adlı bir genç kahraman odağında anlatmaktadır.Savaş biter bu seferde tek parti dönemi ve devrimlerinin zülmü çöker halkın, kahramanımız ve köylüler üzerine.
Uzundereli İsmail
Uzundereli İsmailKemal Arkun · Nesil Yayınları · 20034 okunma
7/10 puan verdi
1800 lü yılların başları 3. Selim in tahtan indirilip 4. Mustafa nın tahta geçtiği yıllar… Kitabı okurken üzüleceksiniz. Devlet iradesi olmadığı zaman vatandaşın durumunu gayet güzel anlatıyor. En çok ta 3. Selim e sadakatle bağlı olan devlet memurlarının başına nasıl çorap ördüler veya nasıl katlettiler o masum canları. Bir yanda eli kolu bağlı olan sabık padişah… Bu memleket çok şeylere şahit olmuştur. Okumak ve bilmek lazım.. Selametle..
Sultan IV. Mustafa Han
Sultan IV. Mustafa HanKemal Arkun · Akademisyen Yayınevi · 200913 okunma
Resim