Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kerem Kına

Kerem Kınaİnsanın Merak Yolculuğu yazarı
Yazar
8.4/10
374 Kişi
1.674
Okunma
15
Beğeni
3.519
Görüntülenme

Kerem Kına Gönderileri

Kerem Kına kitaplarını, Kerem Kına sözleri ve alıntılarını, Kerem Kına yazarlarını, Kerem Kına yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mortimer Adler’e göre aktif okumaya ulaşmanın en kestirme yolu okuma eylemi esnasında cevaplandırmaya çalışmak zorunda olduğumuz soruları sormaktır. Adler, kişinin her kitaba kendine özgü soruların yanında kitapla ilgili 4 temel soruyu da sorması gerektiğini söylüyor: 1. Kitap genel olarak neden bahsetmekte? Yani kitabın ana teması nedir? 2. Kitabın üst çatısını oluşturan ana temasını hangi alt başlık ve ayrıntılar desteklemektedir? 3. Kitap bütün olarak veya kısmen doğruluk taşıyor mu? 4. Kitabın ortaya koyduğu fark nedir? Bu temel sorular kitabı okurken daha derli toplu düşünmeyi sağlayarak dağınıklığın oluşturduğu kayıpları azaltmaktadır. Bunun yanında kişiye özgü veya kitaba özgü sorular da oluşturulabilir.
Bir tavsiye: Her ne kadar Nabokov okuru okuyan değil yeniden okuyan olarak tanımlasa da maalesef her kitap yeniden okunmaz. Zamanımızın sınırlı olması, okunacak kitapların çokluğu nedeniyle yeniden okunacak kitapları seçip okumalıyız. Hatta yeniden okunacak kitaplar listesi yapmalıyız. Unutmamalıyız ki Francis Bacon’ın dediği gibi: “Bazı kitaplar tadılmak, bazıları yutulmak, bazıları ise sindirilmek içindir.
Reklam
Aynı kitabı birden fazla okumak mı yoksa her defasında farklı kitap okumak mı? Peyami Safa aynı kitabı birden fazla okumaktan yanadır. Çünkü okumak hızlıca bilgileri zihne almak değildir. Okuyucu zihni ile kitap, mahsul verme olgunluğuna erişene kadar hemdem olmalıdır. Ona göre okuma eylemi fikirlerin neşet ettiği verimli bir topraktır. Aynı zamanda okur ürün almak için bir çiftçi sabrı göstermelidir.
Peyami Safa: “Biz bir yazıyı okurken yalnız onu değil, kendi kendimizi de okuyoruz.”
Kaliforniya Üniversitesi’nden Sonja Lyubomirsky’nin yaptığı araştırmalara göre, mutluluğumuzda genlerin etkisi %50, çevre ve yaşam şartlarımızın etkisi %10, kararlarımızın, davranışlarımızın, tutumumuzun, iyimserliğimizin, olaylar ve durumlar karşısındaki tepkimizin etkisi ise %40. Yani genetik yapı, çevre ve şartları çıkardığımızda bize %40’lık kısım kalıyor. Hükmümüzün geçtiği bu %40’lık oran hiç de azımsanmayacak bir oran. Mutsuzsak, mutluluğu arıyorsak bizi mutsuz eden %60’mızı elimizde olan %40 ile pekiştirmeyelim. Kararlarımızı, tercihlerimizi, olaylara ve durumlara bakış açımızı, iyimserliğimizi gözden geçirerek %40’ı kurtarmanın yolunu bulalım. “İnsanlar, olmak istedikleri kadar mutlu olurlar.” – Abraham Lincoln
Tolstoy: “Bütün mutluluklar birbirine benzer, oysa mutsuzluk kendine özgüdür”
Reklam
Bu araştırmanın bize sunduğu 3 şey: 1. Hiçbir şey kalıcı mutluluk sağlamaz. 2. Acı sonsuza dek sürmez. 3. Herkes aslında ortalama mutluluk değeri kadar mutlu. Başımıza gelen majör mutluluk ve acı durumları belli bir süre devam etse de bir süre sonra –genel olarak 6 ay 1 yıl arası– ortalama mutluluk düzeyimize geri dönüyoruz. İnsanın en kuytu duygularına ulaşan şair duyarlığının hedonik adaptasyonu kaçırması elbette ki mümkün değildir. Abdurrahim Karakoç’un unutulmaz “Unutursun” şiirinde hedonik adaptasyonun izlerini görebiliriz. Şiir, edebiyatımızda çoğu zaman ölümden daha acı olarak görülen ayrılık acısının zamana nasıl yenik düşeceğini anlatır. Gençlik çağlarından kalma bir ayrılık acısını konu alan şiirin bir bölümü şöyledir: “Unutmak kolay mı deme Unutursun Mihriban’ım. Oğlun, kızın olsun hele Unutursun Mihriban’ım. Yıllar sinene yaslanır Hatıraların paslanır. Bu deli gönlün uslanır... Unutursun Mihriban’ım. Gün geçer, azalır sevgi Değişir her şeyin rengi. Bugün değil, yarın belki Unutursun Mihriban’ım.” – Abdurrahim Karakoç
“Önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır.” – Dostoyevski Karanlık bir odaya girdiğimizde gözümüz bu ışıksızlığa uyum sağlar. Ağır kokulu bir ortama koku alma duyumuz kısa sürede alışır. Mutluluğumuz da acılarımız da tıpkı bu duyularımız gibi bir zaman sonra ortamımıza uyum sağlar. Ne aşkımız ilk günlerdeki heyecanı taşır ne de acılarımız. Geçmez dediklerimiz geçer, bitmez dediğimiz heyecanlar biter.
“Yaşamak şakaya gelmez Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden Yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yahut kocaman gözlüklerin Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda İnsanlar için ölebileceksin Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken Hem de en güzel en gerçek şeyin Yaşamak olduğunu bildiğin halde.” Nâzım Hikmet
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.