Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi

Kerimüddin Mahmud-i AksarayiMüsameret Ül-Ahbar yazarı
Yazar
9.3/10
5 Kişi
26
Okunma
4
Beğeni
1.186
Görüntülenme

Hakkında

Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî (Farsça: كريم الدين الأقسرايي) ya da gerçek adıyla Mahmud bin Muhammed, ne zaman ve nerede doğduğu ve öldüğü bilinmeyen Selçuklu memur ve yazar. Yazdığı Müsâmeretü'l-Ahbâr isimli eser günümüzde İbn Bîbî'nin el-Evâmirü'l-Alâiyye fi'l-umûri'l-Alâiyye'sinin ardından Selçuklu tarihi hakkındaki en önemli kaynak olarak kabul edilmektedir. Aksarayî hakkındaki günümüz bilgileri ancak Müsâmeretü'l-Ahbâr'dan yapılan çıkarımlardan ibarettir. İsmindeki Aksarayî nispetinden dolayı ve eserinde Aksaray'dan da bilgiler vermesi nedeniyle Aksaraylı olduğu tahmini yapılmaktadır. Ayrıca II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümünden sonra gerçekleşen olayları Selçuklu divanında bire bir gözlemleyerek verdiği bilgiler nedeniyle de o tarihte 20-25 yaşında olduğu hesaba katıldığında 13. yüzyılın ilk çeyreğinde doğduğu tahmin edilmektedir. Eserinde Arapça hadis ve ayetlerden örnek göstermesinden iyi bir Arapça bilgisine sahip olduğu, yine eserinde yazdığı kaside ve mesnevilerden de bir şair olduğu çıkarımı yapılmaktadır. Aksarayî'nin tahmini 1276 ile 1323 yılları arasında yani 47 yıl devlet hizmetinde kaldığı tahmin edilmektedir. Hayatı Aksarayî Müsâmeretü'l-Ahbâr'da kendi hayatına ve devlet görevlisi olduğuna ilişkin ilk bilgiyi 1276 yılında bizzat katıldığı Hatiroğlu İsyanı ile vermektedir. Aksarayî eserinde bu konu hakkında "Ben de o divanda bir kalem sahibi idim. Fakat onlara uymam zorunlu olduğundan ve diğer tamahkârlar gibi kimsenin malına el uzatmadığımdan tanrının da yardımıyla bu fesattan bir zarar görmeden, yağdan kıl çeker gibi kurtuldum." Bu isyan hareketine katılması nedeniyle Aksarayî'nin üst düzey bir devlet görevlisi olmadığı da anlaşılmaktadır. Bu olaydan sonra Şehzade Kongurtay'ın Aksaray'a gelip Kızıl Hamid ile Şengit'in çıkardığı karışıklıkları bastırdığı sırada kendisine ait bilgiler vermektedir. Aksarayî o dönem Moğollar tarafından ölen ve esir alınanların sayımında görevlendirilmiştir. Bu olaydan sonra ise Abaka Han'ın emriyle Mücireddin Emir Şah'ın hizmetine girmiştir. Bu göreve tam olarak hangi tarihte getirildiği bilinmese de Mücireddin Emir Şah'ın 1288'de İlhanlı Hanı Argun'un yanına giderken Aksarayî'yi de yanına aldığı bilinmektedir. Mücireddin Emir Şah'ın o yolculuktan sonra emirlik ve naiplik elde etmesi[9] nedeniyle Aksarayî onu tebrik eden bir kaside yazmıştır. 1297 yılında dek Mücireddin Emir Şah'ın hizmetinde kalan 1289-1291 yıllarını Danişmend yöresinde geçirmiş, Mücireddin Emir Şah'ın azledilip Aladağ'da yargılanması sırasında yanında bulunmuştur. 1292'de ise Kastamonu'da isyan çıkaran II. Gıyaseddin Mesud'un kardeşi Kılıç Arslan'a karşı harekete geçen Mücireddin Emir Şah'ın yanında savaşa katılmıştır. 1297 yılında Gazan Han'a karşı Anadolu'da çıkan isyandan sonra Mücireddin Emir Şah ile birlikte tekrar İlhanlı hanını görmeye giden Aksarayî dönüş yolunda yaşadıkları korkutucu olaylardan da eserinde bahsetmiştir. Bu olaydan sonra ise azledilen Mücireddin Emir Şah'ın yanından bir süre için ayrılmıştır. Mücireddin Emir Şah'tan ayrı kaldığı dönemde Moğol emirleri Baytimur, Samagar ve Arab'ın Avcı Kaya'da otağ kurduklarını ve kendisinden hazineye ait malların listesini istediklerini aktaran Aksarayî aynı zamanda sert muamele gördüğünü de aktarmaktadır. O sırada çıkan kasırga ve arkasından gelen dolu ile defterlerin uçup yok olması ile bu tehlikeden kurtulduğunu yazan Aksarayî Mücireddin Emir Şah'ın yeniden devlette görev almasıyla onun yanına gitmiştir. Aksarayî, İç Anadolu'da meydana gelen bir karışıklığı yatıştıran Mücireddin Emir Şah'a yönelik yazılan "Sultanlar bir iş uğruna yüz kan dökerler!" mektubuna cevaben "Ey sultan! Sen yüz iş uğruna bir kan dök." diye cevap vermiştir. Ayrıca Mücireddin Emir Şah tarafından Sivas'tan Konya'ya kaçan III. Alâeddin Keykubad'ın bıraktığı hazineleri sayıp kaydetmesi için görevlendirilmiştir. Aksarayî bu olaydan sonra kısa bir zaman dışında uzun yıllar Mücireddin Emir Şah'ın yanından ayrılmamıştır. Mücireddin Emir Şah'ın 1301'de ölümünün ardından Gazan Han tarafından Selçuklu ülkesi vakıflar mütevelliliğine tayin edilmiştir. Bu olaydan sonra eserinde bir tarih belirtmeyen Aksarayî'nin ne kadar süre bu görevi yürüttüğü bilinmese de bir süre için evkaf mütevelliliği yaptığı da bilinmektedir. Aksarayî'nin evkaf mütevelliliği görevini de kaç yıl yürüttüğü bilinmemekte, bu görevi sırasında İrencin Noyan ile İlyas adındaki bir Türkmen gencinin çatışmasını aktarmaktadır. Ayrıca Niğdeli Kadı Ahmed'in ifadesine göre bir süre Aksaray kale muhafızı olduğu da bilinmektedir. 1332 ya da 1333 yılında öldüğü tahmin edilen Aksarayî'nin Müsâmeretü'l-Ahbâr'ı yazdığı sırada da 75-100 yaşları civarında olduğu düşünülmektedir.[16] Aksarayî, maddî olarak oldukça iyi durumda olmakla birlikte Gevale Kalesi de mülkiyetinde bulunmaktaydı.
Tam adı:
Mahmud bin Muhammed
Unvan:
Selçuklu Memur, Şair Yazar

Okurlar

4 okur beğendi.
26 okur okudu.
9 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Dünya ve onun varlıkları, kirli bir adamın elinden, başka bir kirliye devir edip gelen hamam tasına benzer.
Sayfa 191 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Âlem tamamen endişe, zahmet ve tehlikedir.
Sayfa 112 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hakimiyet mücadelesinin özü
İki kılıç bir kına sığmaz ve bir yerde iki padişah mücadeleye başlar. İki erkek keçi bir yerde olduğu zaman sonunda birbirine boynuz gösterir.
Sayfa 111 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Bir kula devlet gelirse, bütün yabancılar ona akraba olur. İyi talih onu bırakırsa, kapı ve duvar onu iğneler.
Sayfa 157 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Dünya baldır. Ondan çok yiyen kimsenin kanı çoğalır, ateşi artar ve neşter yer.
Sayfa 149 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
427 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
87 günde okudu
Türkiye Selçuklu Devleti'nin İbn Bîbî'den sonra en önemli tarihçisi bence Kerimüddîn Mahmud Aksarayî'dir. Zira kendisi divan katibi olduğundan Türkiye Selçuklu hükümetinin içini görmüş, bizzat siyasetine ve idaresine şahitlik etmiştir. Eseri önemli kılan başka bir husus ise teşkilat tarihi açısındandır. Dediğimiz gibi hükümetin içinde bir katip olduğu için devlet görevlileri, divanları; bunların yetkileri ve rolleri gibi hususlarda son derece kıymetli ve orijinal bilgileri bize aktarabilmiştir. 4 bölümden oluşan eser 1334 Yılında tamamlanmış ve Anadolu İlhanlı Valisi Emir Çoban'ın oğlu Timurtaş Noyan adına ithaf edilmiştir. Eserin 1. bölümü en kısa olan bölümüdür ve takvimlerden bahseder. 2. bölümü Hz. Peygamber, dört halife, Emevî ve Abbasî dönemlerinin kısa tarihinden bahsetmektedir. 3. bölümü Büyük Selçuklu Devleti'nin kısa bir tarihi ile Türkiye Selçuklu Devleti'nin II. Gıyaseddîn Keyhüsrev yani Moğol İstilasının başladığı dönemin tarihini ele alır. 4. kısım ise bizzat müellifin yaşadığı dönem de dâhil olmak üzere Türkiye Selçuklu Devleti'nin son 75 yıllık tarihini ele almaktadır ve eserin en önemli bölümüdür. Eserde anlatılan olaya uygun özlü sözler ve şiirler de yer almaktadır. Bazen isim karmaşası yaşansa da eserin çevirisi gayet akıcı. Bu bakımdan özellikle İlhanlıların Anadolu'da istilasına birinci gözden şahit olmak isteyen herkes okuyabilir.
Müsameret Ül-Ahbar
Müsameret Ül-AhbarKerimüddin Mahmud-i Aksarayi · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 200026 okunma