Kimse sana tatlı dilin yılanı bile deliğinden çıkaracağını söylemedi mi? Bir güzel söz yeter, sevgi dolu bir hareket bir kadının kalbinde mucizelere yol açar..
"Batmaz" denilen devasa bir gemi, büyük umutlarla evlerini, aileleri geride bırakıp yola çıkan insanlar.
O korkunç gecede bir filikada başlayan "Titanik kardeşliği"
Romanda Celeste'ye ayrı, May'e ayrı içim gitti. Celeste'nin dışarıdan görünen evliliği adeta buz dağı gibi, neyse ki oğlu için gereken cesareti kendinde bulduğunda her şeye başlama fırsatını yakalıyor.
May ise filikaya çıktıktan sadece birkaç dakika sonra kucağına verilen bebek ile ömür boyu taşımak zorunda kaldığı bir sır ile başbaşa kalır, çünkü o bebek yaşamak için tel sebebi haline gelir.
Hikaye ve işlenen ve konu her ne kadar güzel olsa da, bitirdikten sonra "bu kadar uzun olmasına gerek var mıydı", diye düşündüm. 650 sayfalık bir roman olunca, insan okurken zaman zaman hikâyeden uzaklaşıyor. Karakteri, konuyu çok sevdim ama bu kadar uzun olması
Bir kadının kalbindeki sırlar okyanustan daha derindir. Ve çoğu zaman en büyük vurgun en beklenmedik anda yenir.
May Smith, kocası Joe ve bebeği Ellen ile birlikte Titanik'in basamaklarından çıkarken büyülü bir yolculuğun onu beklediğinden emindi. Bolton'ın arka sokaklarından fırsatlar diyarına, Amerika'ya gidiyorlardı. Fakat o soğuk ve uğursuz gecede, "batmaz" denilen Titanik bir buzdağına çarptığında, May'in hayalleri de okyanusun sularına gömüldü.
Hikayenin baslangici gayet guzel fakat isleyisi cok agir. Konuyu gereksiz uzatmislar, yan karakterlere detayli girilmis, zaman araligi uzun tutulmus. Bir sure sonra konuya olan ilginizi kaybediyorsunuz. Olay orgusunu daha net ve kisa tutulsa muazzam bir hikaye olacakmış