Düşünmeye devam ediyordu. Hayatın ne kadar kolayca sonlanabildiğini... Elindeki güzelliklerin aslında ne kadar değerli olduğunu... Sevdiklerinden ve bu güzel dünyadan ayrılmanın ne kadar zor olduğunu..
Olumsuz şeylerden kimse bahsetmek bile istemiyordu. Olabilecek tersliklerin herkes farkındaydı, ama bilinmeze gidecekleri bu yolculukta en büyük güçleri umut olacaktı..
Betekler ile Baytlar. Her ikisi de ortak bir atadan geliyorlardı. Baytlar göklere çıkarak teknolojide gidilebilecek son noktaya erişmişlerdi. Betekler ise gezegenin yüzeyinde kalıp atalarının yolundan ilerlemeyi seçerek yaşamlarını sürdürüyorlardı. Baytların teknolojisini şeytanî bulduklarından ötürü onlarla iletişime de geçmeye de karşılardır.
Doğduğundan beri Tanrı’yı arayan, tanrıyı bulmak için ailesinden, sevdiklerinden, hayallerinden vazgeçip yolara düşen kahramanımız sonuçta ne aradığı tarnıyı bulabiliyor nede hayallerine kavuşabiliyor. Yazar eski çağları o kadar güzel anlatmış ki hemen kendinizi olayların ortasında buluyorsunuz. Onlarla birlikte mamut avluyor, onlarla birlikte yaşam mücadelesi veriyorsunuz.
Eski çağları, geçmişi o insanları anlatan güzel bir kitap. Aha adında bir karakterin üzerinden anlatılıyor bütün olaylar. Keşif duygusuyla hareket eden ve her gittiği uğradığı yerde yeni şeyler öğrenen ve öğrendikçe mutlu olan biri. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere güneşin battığı yere doğru yola çıkıyor yeni insanlarla tanışıyor, aşık oluyor ama güneşin battığı yere gitmek için aşkından vazgeçiyor. Sonra aradığını bulamıyor hayal ettiklerini de. Keyifli okumalar :)