"Başarılarını benim başarılarımmış gibi kutlayacak,kayıplarına kendi kayıplarımmış gibi üzüleceğim.Ömrümüzün geri kalanında,hayat bize ne getirirse getirsin,seni sevecek ve bana olan sevgine güveneceğim."
Çiçekçi, tırnaklarının içi toprak dolu, boynunda altın zincir olan koyu yeşil önlüklü yaşlı bir adamdı. Hava nasıl olursa olsun," özür dilerim" leri ve " seni seviyorum" ları makul bir fiyata satardı. Kahverengi kağıda sarar, kurdele ile bağlardı.
Öyle sesli ağladığı zamanlarda bir yanının onu duymasını isteyip istemediğini merak ederdi hep: kapısını çalıp onu kucaklamasını ve her şeyin yoluna gireceğini söylemesini. Ama kimse gelmezdi. Artık akıtacak yaşı kalmadığında tüm bedeni uyuşmuş halde karanlıkta gözleri açık yatardı. Ve nihayetinde uykuya dalardı.
Yeni dostlar edinmek ya da bir fark yaratmak için asla çok geç değildir.
Rosemary Peterson, tüm hayatını geçirdiği Brixton’ı artık tanıyamıyordu. Çalıştığı kütüphane kapanmış, manavları son moda bir bara dönüşmüştü. Seksen altı yıllık ömründe her gün yüzmeye gittiği havuz, yerel bir emlak şirketi tarafından yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Kaybettiği kocası ve geçmişiyle arasındaki son bağı yitirmek istemeyen Rosemary bu sefer pes etmemeye kararlıydı.
Yirmili yaşlarını süren Kate Matthews ise Brixton’da yerel bir gazetede okunur okunmaz unutulmaya mahkûm haberler yazıyor ve kendini yapayalnız hissediyordu. Ta ki havuzla ilgili araştırmalar yapmaya başlayana kadar. Rosemary’nin olağanüstü hikâyesi sayesinde, iki kadın da kalplerini açacak ve mümkün olduğunu hiç düşünmedikleri şekillerde dönüşeceklerdi.
YORUM:
Güzel bir kasaba hikayesiydi. Yüzmeyi bilmeyen ve sevmeyen biri olarak bir havuzun hikayesi beni çok etkiledi. Okumanızı tavsiye ederim...
5/5