Hacettepe Üniversitesi İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi, Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi-HUGO’nun kurucusu ve Müdürü, H.Ü. Avrupa Birliği Araştırmaları Merkezi (HÜAB) Müdür Yardımcısı olan Doç.Dr.Erdoğan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi’nde yürüttüğü “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri: 1990-2005” başlıklı doktora çalışmasının araştırmasını Konrad Adenauer Vakfı Bursiyeri olarak 1994-1999 yılları arasında Almanya’da Freiburg ve Bonn Üniversitelerinde gerçekleştirdi. Berlin Büyükelçiliği Basın Müşavirliği (2000-2002), TBMM AB Uyum Komisyonu (2004) ve YÖK’te (Başkan Danışmanı), Hacettepe Üniversitesi Rektör Danışmanı (2011-2015) görevlerinde bulundu. Erdoğan Duisburg-Essen (2007), Berlin-Humboldt (2010), Oxford (2012) ve Johns Hopkins Üniversitesi Almanya Araştırmaları Merkezi AICGS’de (2014) misafir araştırmacı olarak çalışmalar yürüttü. Erdoğan’ın “Yurtdışındaki Türkler: 50. Yılında Göç ve Uyum” (2010), “50 Yıl 50 Karikatür: Alman Karikatüristler Gözüyle Türkler” (2012), “Soğuk Savaş Sonrası Türk Dış Politikası” (2013) ve “Türkiye’deki Suriyeliler, Toplumsal Kabul ve Uyum” (2015) ve “Türkiye’nin Göç Tarihi: 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye’ye Göçler” (2015, A.Kaya ile) başlıklı kitaplarının yanı sıra pek çok akademik çalışması bulunmaktadır. Akademik ilgi alanları göç, mülteciler, yurtdışındaki Türkiye kökenliler, AB-Türkiye ilişkileri, siyasal karikatürler, siyasal davranışlar, Almanya ve Türk dış politikası olan Erdoğan, Avrupa’da 11 ülkede gerçekleştirilen “Euro-Turks-Barometre” başlıklı kamuoyu araştırmalarını yürütmektedir. Erdoğan, UNESCO Türkiye MOST Komitesi üyesi ve Uluslararası Metropolis Yönetim Kurulu Üyesidir.
Türk toplumunun ortaya koyduğu olağanüstü fedakarlık konusunda şüphe olmasa da Türkiye’nin harcamaları hususunda ciddi bir şeffaflık sorunu olduğu da açıktır.
Her ne kadar zaman zaman aynı ırk, aynı din, aynı coğrafya vb hususlar uyum süreçlerini kolaylaştırır gibi görünse de bu tek başına yeterli bir şey değildir.
Türkiye’ye yönelik Suriyeliler ile başlayan insani akın, kısa zamanda Suriyeli olmayan başka ülke vatandaşlarının da Türkiye’yi hem bir transit hem de hedef ülke olarak belirlemesine yol açtı.