“Leyla ben işte. Lilith… Pek kimse bilmez ismimi. İlk kadın. Havva’dan önceki yani. İblisin uşağı, iğrenç, yuva yıkan, kıskanç, kadın düşmanı, erkek yiyen dişi örümcek… Hiç böyle birine benziyor muyum ben?
Başta her şey çok güzeldi aslında. Adem ve ben aynı çamurdanız. Ben de dedim ki eşiz, eşitiz ne güzel. Ama artık Adem kayışı nerede kopardıysa, tutturdu ‘yok ben erkeğim de, şöyleyim de, böyleyim de’. Aman Allahım bir görsen. İşte ondan sonra iş çığırından çıktı.’’
Bir kaktüs çeşidi varmış. Güneşin bir ejderha gibi her yeri kasıp, kavurduğu ıssız bir yerde enli bir yaprak demetinden ibaretmiş. Demetin iç kısmındaki taze yapraklar kıraçtan fırlayarak bir bulut parçası görme umuduyla inatla dikilir. Her seferinde bir metre göğe yükselir sonra gövdesinde çatlaklar oluşur ve tekrar yere eğilip yerini yeni genç yapraklara bırakırmış. Bu hep bu şekilde sürüp gidermiş. Kaktüs bulduğu her küçük su damlasını biriktirirmiş. Ve nihayetinde bir gün,demetin tam orta yerinden olağanüstü bir ağaç doğururmuş.ne var ki kaktüs bütün ömrünü, bütün yaşam kuvvetini, bu güzelim ağacı yetiştirmeye verdiğinden ağaç bir kez çiçek açtıktan sonra onunla birlikte ölürmüş
Bu kaktüse bu yörenin eski sakinleri athanatos derler. "Ölümsüz" yani.
Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen son derece etkileyici bir üslup kullanılmış, büyük bir ustalıkla yazılmış bir eser. Keyifli okumalar.....