Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, yalnız yalan söyleyip dururlar." (En'am 6/16)
Uydurulmuş dinin savunucuları, Kuran'a aykırı bir iddayı tartışmaya açtığımızda, öne sürdüğümüz savlarımıza "Bu kadar âlim yanlış mı biliyor?" türünden cevaplar vererek
bu âyetin anlamını örtbas ederler, karartırlar. Üzücü olan, üçmilyar Hristiyan yanlış yolda derken rahat davrananlar, sıra kendi fikirlerine gelince çoğunluk ile övünürler.
"Sonunda buyruğumuz gelip tandırda sular kaynamaya başlayınca, "Her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan ehlini ve inananları gemiye bindir" dedik. Ancak, pek az kimse onunla be-
raber inanmiştı." (Hud 1/40)
Bütün elçilerin ortak durumudur yaşarken çoğunluğa sahip olamamak. Bizzat kendileri yaşarken inanan sayısı çok az iken ne oluyor da öldükten sonra yüz milyonlarca müntesibi
oluyor. Şahsi kanaatim, elçilerin dile getirmediği vaatleri elçilerin arkasından rivayet eden din adamları rağbet görüyor.
Hristiyanlığın Pavlusları, İslamn Buhârileri yaptikları ilavelerle (iftira) dini orijinal kaynağından kopararak kendi eserlerine
muhtaç bir anlayış haline getirdiler. Bu literatürde yer alan cennet, huri, kabir azabı, günahların affı ve şefaat gibi kavramlar, ilgili âyetlerin bağlamından koparılarak, kalabalıklar tarafından uydurma rivayetler yoluyla öğreniliyor.
"Firavun ve erkanının işkence ve baskısından korktukları icin Musa'yı halkından ancak birkaç kişi onayladı. Firavun, yeryüzünde haddi çok aşan bir zorba idi."
(Yunus 10/83)
İnanmak bedel ister. Ayet buna vurgu yapıyor. Düzen inancınıza ne kadar müdahale ederse, siz nereye kadar dayanırsınız. Günümüzde inancı savunmak farklı bir inancıniz varsa problem olabilir. Fakat zaten mevcut düzenle aynı inanca sahipseniz ve ne söylendiyse kabul etmişseniz sorun çıkmadığı gibi imtiyaz sahibi bile olursunuz. 1996-97 yıllarında ben de ordu mensubu olduğum o günlerde kalbi delik kızım ameliyat için GATAda yatarken eşim refakatçi olarak gece hastanede kalamadı (Tesettür yasağı). Şehit arkadaşımın
ablasına rica ettik, o geldi gece hastanede kaldı. Ben de Diyarbakırda geçici görevde idim. Günümüzün gençleri bunu anlamakta sıkıntı çekebilir. İşte o yıllarda maalesef iş icabı (ekmek parası) çok taviz verildi, inanç saklandı. Âyetler geçmişlerin hikayesi değil taptaze hayatın kendisi idi aslında.
"Onların da çoğu, ortak koşmadan Allahı onaylamaz."
(Yusuf 12/106)
Ortak koşmadan iman edenin ne kadar az olduğunu vurgulayan âyettir. Düşünmeye sevk etmesi beklenir fakat çoğunluk âyeti onaylarcasına hayatında sayısız kişi ve eseri
Allaha hüküm koyucu olarak ortak kabul ediyorlar. Sorsanız farkında değiller. Hâlbuki hiç kimse hem Allaha iman ediyorum hem de Firavun Tanrı'dır demez. Burada Allah'ın sıfatlarının başkasına verilmesi kastediliyor. Anlaşılmasından endişe edildiği için Saklanıyor.
.
Emzirme süresini tamamlamak isteyenler için; annelerin cocuklarını emzirme süresi tam iki yıldır. Onların yiyeceklerini ve giyeceklerini meşru bir şekilde temin etmek babaya aittir. Hiç kimse, gücünün yeteceğinden
daha fazlasıyla sorumlu değildir. Hiçbir anne, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın; hicbir baba, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın. Ve mirasçı da ayni şekilde sorumludur. Eğer anne ve baba anlaşarak kendi rızaları
ile çocuklarını sütten kesmek isterlerse, ikisi için de bir sakınca yoktur. Eğer Çocuklarınızı emzirtmek isterseniz, meşru bir ücret ödediğiniz takdirde emzirtmenizde
bir sakınca yoktur. Allah'a karşı takvâlı olun. Ve bilin ki Allah, yaptığınız her şeyi görür." (Bakara 2/233)
Bir sûrede o kadar güzel şeyler var ki saklamasalar Müslümanlar neler öğrenir. Erkek baskın toplumda bu tür âyetler
saklanmaya devam edecektir. "Kocasınn vücudundaki irinleri yalasa hakkını ödeyemez!" iğrenç hadisini savunanların "Karı
koca bir karar alırken ortak almalı " âyetini tabii ki saklayacaktır. Konu emzirme olduğu için hükmünü de kaldıramıyorlar. Ayetlerin manasını saklayanların zor duruma düştüğü bir âyettir.
Sonra onların izleri üzerinde art arda resûllerimizi gönderdik. Ve Meryem oğlu ısayı gönderdik ve ona incil'i verdik. Ona uyan kimselerin kalplerine şefkat ve merhamet koyduk. Allah'ın rızasını kazanmak icin
uydurduklari ve fakat gereği gibi de uymadıkları ruhbanlık Bizim buyruğumuzdan kaynaklanmış değildir. Onlardan iman edenlere ödüllerini verdik. Ne var ki
onların çoğu doğru yoldan çıkmış kimselerdi.
(Hadid 57/27)
Şüphesiz iman edenler; yahudilerden, hristiyanlardann ve sâbiilerden de Allah'a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. (Bakara 2/62)
Es Salâtu Ve's-Selamu Aleyke Ya Rasúlallah!
(Ey Allahn Resulü, salât-u selam senin üzerine olsun!)
Es Salâtu Ves-Selamu Aleyke Ya Habiballah!
(Ey Allahin Habibi, salât-u selam senin üzerine olsun!)
Es Salâtu Ve's-Selamu Aleyke Ya Nure Arşillah!
(Ey Allah'ın ArşInın Nuru, salât-u selam senin üzerine
olsun!)
Es Salâtu Ve's-Selamu Aleyke Ya Hayra Halgillah!
(Ey Allahın Mahlúkatının Hayırlısı, salät-u selam senin
üzerine olsun!)
Es Salåtu Ves-Selamu Aleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin!
(Ey öncekilerin ve sonrakilerin efendisi, salât-u selam senin
üzerine olsun!)
Vel Hamdü Lillahi Rabbil Âlemin!
(Hamd Âlemlerin Rabbi Olan Allah içindir!)
Gördüğünüz gibi altı cümleden oluşan ve minarelerden önemli bir şeyin duyurusu yapılacağı zaman söylenen bu sela
konu açısından ne cuma namazı ne de cenaze ile ilgili bir konu yoktur. Asıl üzücü olan beş cümlede üstüne basa basa Kuranda
olmadığı halde Peygambere övgüler dizen bu misralar en son cümlede insan beyni ile alay edercesine "Tüm övgü alemlerin Rabbi olan Allah içindir" diyerek bitiyor. 5 cümle Peygambere övgü, 6. cümle tam tersi. Dinlerken bütün Müslümanların duygulandığı, yakın bir cenazemiz olduğu zaman dinlerken gözlerimizden yaşlar süzülen selanın sözleri, maalesef hissettiklerimizle
hiçbir alakası olmayan ifadelerle doludur.