Edebiyatın olmadığı bir dünya
Bir an için, tarihi düşsel olarak yeniden kuralım. Edebiyatın olmadığı, insanların şiir ya da roman okumamış olduğu bir dünya düşünelim. Güdük kalmış söz dağarında homurtuların ve maymunsu seslerin sözcüklere ağır bastığı bu tür bir körelmiş uygarlıkta bazı sıfatlar olmayacak ve bu sıfatlar arasında, hepsi de edebiyat kökenli olan Don Kişot'vari, Kafka'vari, Rabelais'vari, Orwell'vari, sadist ve mazoşist de bulunacaktı. Hiç kuşkusuz, aklını kaçırmış insanlar, paranoyaklar, açgözlüler ve dönmüşler, acı vermekten ve acı çekmekten zevk alan iki ayaklı hayvanlar gene olacaktı. Ama, kültürümüzün normları tarafından engellenen bu davranış aşırılıklarının ardında, insanlık durumunun temel özelliklerini görmeyi öğrenmemiş olacaktık. Cervantes, Kafka, Rabelais, Orwell, Marquis de Sade ve Sacher-Masoch'un yeteneklerinin önümüze serdiği kendi özelliklerimizi keşfetmemiş olacaktık. Mario Vargas Llosa