Yazar ve arkeolog Matthew Beresford Avrupa kültüründe vampir ve kurtadam mitlerinin kökenlerini araştıran çalışmalarıyla tanınıyor. Analizlerini edebiyat, sinema, tarih, folklor, arkeoloji alanlarının bilgisiyle tam anlamıyla disiplinlerarası bir perspektiften yürüten Beresford, bu alanda başvurulacak önemli isimlerden biri.
Canım. .
..minik yüreğin yaralı
Bana zalim deme
..çünkü ben
"Gücümün ve zayıflığımın karşı konulmaz doğasına
.. itaat ediyorum "
Eğer ..
.. o "canım" yüreğin yaralıysa
.. benim vahşi kalbim de seninkiyle birlikte
.. kanar
Muazzam mahcubiyetimle senin "sıcacık"yüreğinde yaşayacağım ..
...Ve Sen de benimkinde tatlı tatlı ölecek
..ölecek , öleceksin.
Carmilla / Sheridan Le Fanu
Antik Yunan ve Roma kıyılarından Antik Mısır’ın rüzgârlı çöllerine;
doğuda Babil ve Hindistan’dan batıda Fransa ve İngiltere’ye kadar
vampir inancı tarih boyunca iyi bir şekilde belgelendirilmiştir.
İskandinav mitolojisinde, Ortaçağ’ın veba salgını ve
cadı mahkemelerinde, on yedinci yüzyılda yani
Akıl Çağı’nda ve Victoria dönemi İngilteresi’nin
Gotik edebiyatında vampirlere rastlanır.
Dolayısıyla vampir, modern zamanlarda, karabüyünün ortaya
çıkışında, durmadan büyüyen Goth Hareketi’nde,
Avrupa’daki psikopat ve “vampiri” hatırlatan işkence,
cinayet ve kan içme vakalarında da kendini gösterir.
Çok değil, daha 2002 yılında bir Güney Afrikalı
devlet görevlisi, hükümetin vampirlerle işbirliği içinde
olduğunu iddia eden bir çete tarafından katledilmiştir.
1920 lerde Almanya da bir seri katil kendisinden yaklaşık kırk yıl önce Londrada Kesinleşen Jack'ın saldığı gibi Düsseldorf halkın korku salmıştır
.."Düsseldorf vampiri
“Vampir” terimi İngiliz diline ilk olarak 1732’de girmiş ve
bu terim ilk belgeli vampir vakası olan Arnold Paole’nin
hikâyesinin Almanca tercümesinden gelmiştir.
Bu sözcük, etimolojik olarak farklı dillerle bir bağlantı ortaya koyar.
Nereden geldiği hakkında çeşitli iddialar vardır ancak aralarından
en akla yatkın olanı Slavcadaki upir ya da upyr kelimeleridir,
bunlar Türkçede ”cadı” anlamına gelen uber kelimesi gibi daha
eski sözcüklerden türemiş olabilirler.
Doğu Avrupa ülkelerindeki vampir ve cadılar arasındaki
bağlantılar göz önünde bulundurulduğunda bu iddia oldukça
mantıklı görünür. Ancak “vampir” kelimesi, bu mitolojik varlığın
başka türlerini işaret eden daha geniş bir sözcük
koleksiyonundan sadece İngilizce olanıdır.
Romanya’da moroi, strigoi, pricolici,
Makedonya’da ve Yunanistan’ın bazı yerlerinde vrykolakas,
Sırbistan’da dhampir ve Hırvatistan’da ise pijavica kullanılır.
Dünya üzerinde daha nice karşılıkları vardır.
Bu terimler ve ifadeler çoğu zaman tamamen farklı varlıkları
tanımlar. Batıda, Romanya birçokları tarafından vampir
yurdu varsayılır ancak Romanyalıların kendileri ülkelerinde
vampir olduğuna inanmaz, aksine Dr. Duncan Light’ın da
kabul ettiği gibi, daha önce adı geçen strigoi gibi,
Romanya’nın doğaüstü varlıkların yurdu olduğuna inanırlar.
Size şöyle söyleyeyim, vampir insanoğlunun bulunduğu
her yerde tanınıyor. Eski Yunan’da,Eski Roma’da,
Almanya’da, Fransa’da, Hindistan’da hatta Trakya Yarımadası’nda
ve bize her açıdan uzak olan Çin’de bile vampir inancı var ve
insanlar bugün dahi ondan korkuyorlar.
(Abraham Van Helsing, Dracula)
Eğer dünyada doğruluğu garanti ve kanıtlanmış bir tarih varsa
o da vampirlerin tarihidir. Resmi raporlar olsun, saygın insanların,
cerrahların, papazın, yargıçların tanıklıkları olsun hiçbir şey
eksik değil, hukuki deliller herkesi kapsıyor.
(Jean-Jacques Rousseau)
Kronolonik bir doğuş hikayesini anlatan kitap, ilk çağlardan başlayarak günümüze uzanan bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Daha ilk sayfalardan her yerde rastlanmayacak bilgiler veriyor kitap. İlk olarak, ilk çağlardaki ölü gömme ritüelleri ile vampirlerin gömülme efsaneleri karşılaştırılıyor. Devamında vampir kelimesinin ve mitinin ilk çıkış noktasını ele alıyor ve kitabın ortalarından sonlarına doğru vampir temasının popüler kültür ve edebiyattaki yerlerini, bilhassa Dracula'yı edebi, sinema ve tarihsel kişilik yönünden detaylıca işliyor.
Fazlaca bilgi edindiğim ve yazarın üslubunu çok beğendiğim bir kitap oldu. Kitap farklı başlıklarda kronolojik olarak bölümlere ayrıldığı için okuma serüveniniz oldukça akıcı ilerliyor. Ayrıca oldukça bilgi verici olmasına rağmen okuru sıkar nitelikte bir didaktik anlatım mevcut değil. Konuya ilgisi olan herkesin keyifle okuyabileceği bir kitap olmuş.
Hep kişilerin, şehirlerin, binaların tarihi yazılacak değil ya! Burada anlatılan tarihler ise tali yolların dillenmesi gibi düşünülebilir. Farklı bir şey okumak, duymak isteyenlere; yeni bir tat almak gibi bir şey diyebiliriz. Kitaplar ilginç başlıklara sahip. Kıskançlığın, öpüşmenin, kem gözlerin, şişmanlığın gibi. Kişi, mekan, şehirlerden
Vampirlerin tarihini hiç merak etmiş miydiniz? Eğer ettiyseniz bu kitabı okuyun derim. Beklenilenin aksine oldukça akıcı bir kitap. Vampirlerin günümüz vampirlerinden çok çok daha farklı olan bir dönemden başlayıp, batıl inançlarla şekillenmiş vampir mitini çok detaylı ve güzel işlemiş bence. Çok akla yatkın ve etkileyici fikirler edindiğimi düşünüyorum. Zamanın hortlak öykülerinden günümüzdeki pelerinli, sivri dişli vampir hikayelerine bir yolculuk...