Mazhar Müfit Kansu

Mazhar Müfit KansuErzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber author
Author
9.3/10
24 People
106
Reads
15
Likes
2,800
Views

Mazhar Müfit Kansu Quotes

You can find Mazhar Müfit Kansu quotes, Mazhar Müfit Kansu book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
- Önce tarih koy!. Dedi. Koydum: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı. Tarihi sayfanın üzerine yazdığımı görünce: - Pekala.. yaz!. Diyerek devam etti : - Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce de bir sualiniz münasebetiyle söylemiştim. Bu bir. İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icap eden muamele yapılacaktır. Üç: Tesettür kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir. Bu anda gayri ihtiyari kalem elimden düştü. Yüzüne baktım. O da benim yüzüme baktı. Bu gözlerin bir takılışta birbirine çok şey anlatan konuşuşuydu. Paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim. - Neden durakladın? Deyince: - Darılma amma Paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var. Dedim, gülerek: - Bunu zaman tayin eder. Sen yaz .. Dedi. Yazmaya devam ettim: - Beş : Latin hurufu kabul edilecek. - Paşam kafi .. kafi .. Dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan edası ile : - Cumhuriyet ilanına muvaffak olalım da üst tarafı yeter! Diyerek, defterimi kapadım ve koltuğumun altına sıkış­tırdım. İnanmıyan bir adam tavrı ile : - Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edecekseniz hoşça kalın .. Diyerek yanından ayrıldım.
Sayfa 132 - Türk Tarih Kurumu
Soğuk şiddetli, sıfırın altında on yedi idi. Araba açıktı.
Bedri Bey: "Ah bir sıcak çay olsa!" dedi. Ben gayri ihtiyari güldüm. Yerler karla örtülü, ara sıra da kar yağıyordu. Dedim ki : "Çay, o nerede, görmüyor musun üzeri­mize kar yağıyor. Ağzımızı açarak çay yerine kar helvası yemek vaziyetindeyiz." Bedri Bey : "Öyle ise, buyurun!" diye elime bir termos verdi. Meğerse hareketten evvel bu termosa çay koydur­muştu; hala sıcaklığını muhafaza ediyordu. Hem de içine şeker de koydurmuştu. Termosun kendi bardağını doldurarak içtim. Bedri Bey de içti. Zavallı şoför de termosnu dikerek yudum yudum içmeğe başladı.
Sayfa 460 - Türk Tarih Kurumu
Reklam
Bu Ali'de az değilmiş ha! M. Müfit'i şikayet ediyor habire :)
Emirber Ali odaya girdi, Paşa'ya hitaben: - Efendim yarına kömür yok, odun da yok! dedi. Paşa gülerek: - Bana ne söylüyorsun; Mazhar Müfit Bey'e müracaat et! cevabını verdi. Ali: -İki gündür söylüyorum, alınmasına emir vermiyor..dedi. Mustafa Kemal Paşa bana hitaben: - Yahu, niye emir vermiyorsun? Bak, yarın kömür, odun yokmuş. Diyerek, Ali'ye döndü: - Yarın emir verir, haydi sen git, bize birer kahve pişir. Ali çıktıktan sonra Paşa: - Anladım, galiba yine para tükendi! dedi. Ben - Onun gibi bir şey, biraz kömürle bir iki araba odun almak çaresine bakarız.
Sayfa 390 - Türk Tarih Kurumu
1918 I. Cihan Harbinin dördüncü ve son yılı..
Bu harbin içindeyiz, ve... harp talihi, maalesef lehimize değil. Memlekette gergin, endişeli bir hava ve gönüllerde huzursuzluk var.
Sayfa 3 - Türk Tarih Kurumu
Gazeteci Velit Bey:
"Bir eli bıyığında, diğer elinde otuz üçlü bir tesbih, muttasıl sinirli hatvelerle koridorda mütemadiyen dolaşan birini görseniz, bu Mazhar Müfit Bey'dir"
Sayfa 407 - Türk Tarih Kurumu
Paşam diss attı :))
Çankaya'da akşam yemeklerinde birkaç defa: - Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum'da tesettür kalkacak, şapka giyilecek, Latin hurufu kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman defterini koltuğunun altına almış ve bana hayalperest olduğumu söylemişti. Demekle kalmadı, bir gün mühim bir ders de verdi. Şapka inkılabını kabul etmiş olarak Kastamonu'dan dönüyordu. Anka­ra'ya avdet ettiği anda otomobille eski meclis binası önünden geçiyor, ben de kapı önünde bulunuyordum. Manzarayı görünce gözlerime inanmadım. Kendisinin ve yanında oturan Diyanet İşleri Reisinin başında birer şapka vardı. Kendisi neyse ne? Fakat, kendisini karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet İşleri Reisine de şapkayı giydirmişti. Ben hayretle bu manzarayı seyrederken, otomobili durdurttu, beni yanına çağırdı ve birden: - Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun? Deyiverdi! Bu bir latifeydi, fakat, mahcup eden bir latife. Ve hakikaten bu büyük adam geceleri gündüzlere katarak düşünmeyi, milli bünyenin tahammülünü bilmiş, her şeyin zama­nını hesaplamış ve zamanı iradesine râm edebilmişti Benim o gün hayal ve masal diye karşılıyarak not ettiğim her madde, zamanla birer hakikat abidesi olarak karşımda bütün endamı ile boy gösteriyordu!
Sayfa 132 - Türk Tarih Kurumu
Reklam
Sigara dumanından odanın içinde göz gözü görmez hale gelmişti. Mustafa Kemal Paşa: -Kapıyı açalım, duman içindeyiz ve tam yarım saat sigara içmeyelim... dedi. Fakat kahveler gelince, ilk önce kendi dayanamadı: -Kahve sigarasız olur mu? Diyerek ilk sigarayı yaktı.
Sayfa 345 - Cilt 2Kitabı okudu
Celâli eşkıyaları(!) vatan kurtaracak ha!...
Bir taraftan vatanın istihlası için uğraş, bir taraftan da İstanbul ricalinin bu entrikalariyle! Vatanın istihlası için çalış­mak bir gayei milliye idi. Bunu canla, başla, iftiharla yapıyor­duk. Bizi üzen, İstanbul'un bu ecillei ricali kiramının her türlü teşebbüsatla, mesaimizi akim bıraktırmak için kurdukları türlü türlü entrika ve dolaplar, fesatlarla uğraşmaktı. İstanbul'da millet, düşmanların kahır ve zulmü altında inlerken, dayak altında, hapishanelerde yatarken, başta bulunan bazı vatansızların, ecnebilerle Löbon'da akşam çaylarını içmekte ve ecnebilerden aldıkları paralarla zevkli safalarında olduklarını, ve vatandaşları aleyhinde jurnallar tertip suretiyle her türlü mela­net icrasından geri durmadıklarını ve rahip Frew'larla birleşerek bizim için de çeteler teşkil ve suikastlar tertip eylediklerini ve Padişah'ın da sırf şahsı için rahip Frew ile olan mukavelesini hep biliyor: malumat alıyorduk.
Sayfa 471 - Türk Tarih Kurumu
Erzurum'a geldiğinde cebinde sekiz yüz lirası vardı..
Paşa, para ile meşgul olmaktan hoşlanmazdı. Alışveriş etmeyi ve her türlü gelir ve giderle meşgul olmayı bana bırakmış, sekiz yüz lirasını da yine bana vermişti. Bunun içindir ki, para mevzuunda sıkıntılı vaziyette idik ve cepten yiyorduk. Paşa : - Hazırlığımız tamamlandı mı, Ağustosun tam yirmi doku­zuncu günü hareket edebiliyor muyuz? Dedikçe, adeta beynim burgu ile delinircesine zonkluyor, gözlerim: - Parrrra!. Diye kararıyordu. Paşanın azim ve cesaretini kırmamak için ona: - Ne ile gideceğiz, para nerede?. 'de diyemiyordum.
Sayfa 169 - Türk Tarih Kurumu
Parola tekti : - Ya ölüm, ya muvaffakıyet ve zafer ..
Sayfa 34 - Türk Tarih Kurumu.
265 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.