O devirde yeniçerisinden sipahisine, sıradan ahaliye dek mermer yahut ağaç kütüğü üzerine tokat vurarak elleri sertleştirme oldukça yaygın ve bilinen bir talimdi. Hakkında türlü çeşit efsaneler anlatıldığı üzere atı üzerinde hücuma kalkmış zırhlı mızraklı bir şövalyeye karşı kâr etmezdi ancak kişinin kabiliyetine ve denk getirdiği uzva göre bir yayayı savaş dışı bırakırdı. Mansur’un aşk ettiği tokat kütükler üzerinden sınanmış böylesine bir tokattı.
"Her sabah uyandığında farklı bir evde kendini bulmak ama oraya nasıl geldiğini hiç bilmemek ve o mekânda yaşamaya zorlanmak hoşuma gitseydi İstanbul'da yaşayabilirdim!"
İnsanların kendisine mecbur olmadıkça sevmeyeceklerini düşünüyordu. Daha da ötesinde, insanı hareket alanı bırakmamacasına sevilme ve sahiplenilme arzusunun, her ne kadar okumuş da olsa Güldem'de bile mevcut olduğunu sezinliyordu.