29 Mayıs 1974’de Elazığ’da doğdu. 1992 yılında Deniz Lisesi’nden mezun olup Deniz Harp Okulu’na başladı. 1996’daki mezuniyetin ardından kısa sürede Deniz Kuvvetleri’nden ayrılıp, Kadıköy, İstanbul’da Hammer Müzik Dış Ticaret Müdürlüğü yaptı. 1999 yılında uzak yol gemilerinde II. Zabit olarak çalışmaya başladı. 2002 yılından sonra Mavi Akım Boru Hattı projesinin resmi çevirmenliğini yapıp, proje bitince Moğolistan’a gitti. Burada Devlet Üniversitesi’nin hazırlık sınıfından sonra 2005 yılından başlayarak Moğolca Dil Bilimi Yüksek Lisans çalışması; ayrıca özel bir lisede İngilizce öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans konusu İncannaşi Hoca’nın Höh Sudar adlı eserinin bir bölümündeki sözcük ikilemeleri idi. Pek çok İngilizce makale ve kitabı Türkçeye çevirdi. 2011 yılı sonunda Moğolca aslından yaptığı “Moğolların Gizli Tarihçesi” çevirisi ile ilk romanı “Çölde Dor” yayımlandı. 2013 yılı içinde Kırgızistan’da Kırgızca dil programına, yine Doğu Türkistan’ın Gulca şehrindeki İli Pedagoji Üniversitesinde Sibe-Mançu Dil programına katıldı. Moğolistan Devlet Üniversitesi’nde klasik Mançuca bir doktora programına başladı ancak mali yetersizlik nedeniyle tamamlayamadan Türkiye’ye dönmek durumunda kaldı. 2015 yılında TRT TÜRK kanalında yayınlanan “Türk Uygarlığının Yıldızları” adlı belgeselin danışmanlığını yaptı. Yine TRT için Türkiye›de yaşayan Türkistanlı diğer Türk dede ve ninelerimizin yaşamlarından önemli öykülerini anlattığı “Eski Topraklar” başlıklı bir belgeselin danışmanlığını yapıyor. 2016 yılında ikinci romanı “Ölüöne” yayımlandı. Üçüncü romanı “100.000” yayına hazırlanıyor. Samsun’da yaşıyor ve çalışmalarını sürdürüyor.
Uygurlarda ( İslam öncesi ) doğan çocukları üst üste kısa sürede ölen aileler, bu tür kötü ruhların kendi ailelerine dadandığını düşünür. Dolayısıyla doğan çocuklarının yaşaması için simgesel olarak, Duran, Durmuş, Durdu gibi adlar verirler. İkinci bir yöntem ruhu kandırmak için çeşitli adların verilmesidir. Bunlardan bir kısmı gelen ruhu tiksindirmeyi amaçlar. Bunun için çocuğa Bokburun, İtgötü gibi adlar verildiği bildiriyor. Bu uygulamanın bir örneği olarak Moğollar arasında adı Baast=Boklu olan iki kişi tanıyorum. Üçüncü bir yöntem ise ruhu aldatmayı amaçlar. Bunun için de çocuklara Odeğil, Budeğil, Satılmış, Satı gibi adlar verilir. Buradaki Satılmış ve Satı adları, kötü ruha bu çocuk başka bir aileye satıldı, iyi değil, bunu alma, mesajı vermeyi amaçlar.
(Değerli arkadaşlar, okuduğum kitaplardan faydalı ve okunmaya değer bulduklarımı konularına göre ayırarak seriler halinde sizinle paylaşmak istedim. Kitapların değerlendirmesi tamamen kendi fikrime göredir, katı sağlamak isteyen olursa bana iletebilir; zira eklerken atladığım, görmediğim veya henüz okumadığım güzel kitaplar olabilir. İyi okumalar
“Orhun Kitabeleri” ya da “Orkun Yazıtları” adıyla bilinen eserlerin Türk kültürü için paha biçilmez bir kıymeti olduğu kesindir. Türk tarihi kadar, hatta belki ondan da öte, Türk dili için çok kıymetli bir kaynak özelliği taşıyan yazıtlar, yerli ve yabancı bilim insanları tarafından çözüldü, okundu ve Türkiye Türkçesi de dahil pek çok dile
Çölde Dor, Türkiye'nin sayılı Moğolca ve Altay dilleri uzmanlarından birisi olan M. Levent Kaya'nın ilk romanı idi. Benim de değerli bir arkadaşım olan Levent Hoca, açıkçası roman tekniği bakımından biraz zayıf bir eser çıkarmış ortaya. Ancak eminim ki onun esas amacı roman kalitesi değil kültürün aktarımı idi. En azından ben öyle
~100.000~
Yazar kitapta daha Ötüken kurulmadan önceki 1 yıllık süreyi anlatıyor. Ötüken'i kurmak için Tümen Yabgu’nun Bumın Kağan oluşunu, mücadelesini, savaşlarını, kağan seçiminin nasıl yapıldığını ve bütün coğrafyayı, kısaca bozkır yaşamının nasıl olduğunu akıcı bir şekilde anlatmış.
Ayrıca kitapta geçen eski Türkçe kelimelerin anlamları sayfa sonunda dipnot olarak verildiği için okuyucuyu sıkmıyor okurken.