Annem hiçbir şeyin üstünde fazla durmamak gerektiğini söylerdi."Kimin umrunda?" en sevdiği sözlerden biriydi.Ana benim uyanık olmam gerekiyor.Dünyanın selametini gözetmeliyim.
Gözyaşlarım kimsenin ilgisini çekmedi. Herkes bir şekilde ağlıyordu zaten. Dünyamız büyük bir hızla, hoyratça değişiyordu. Parislilerin aşka duyduğu ısrarlı hayranlık yerini korkuya bırakmıştı.
Bilirsiniz "kalbim paramparça oldu" diye bir söz vardır,ama bu yanlızca mecazdır aslında.Gelgelelim benimki bir şekilde gerçekten paramparça oldu sanırım ve bir daha toparlanamadı.
Ona gerçekten yardım edebilmiş olsam, bir başka deyişle güvendiği dostu olarak ona sırdaşlık etmemiş olsam,belki daha uzun bir ömür sürebilirdi.İkimizde Freud'un adanmış öğrencileriydik.
Yine bir 2. Dünya savaşı kitap yorumuyla karşınızdayım.Daha çok o dönemin bazı unutulmaz olaylarını ve Paris ile Berlin arasında geçen yıllarını belgesel-romana çevirmiş yazar Michele Zackheim.
Yağmurlu bir günde 80 li yaşlarında olan Rose'un kapısına kargo şirketinin Paris courier'in deposundaki Kırmızı sandığı getirmeleri ile anılarını tekrar canlanmaya başlar. Yarı yahudi Amerikalı kadın gazeteci Rose Manon Savaş adım adım yaklaşırken yurt belledikleri yerden gitmek zorunda olan insanların çaresizliği ve özellikle de yaşlıların zor şartları. Rose'un şansı pasaportunda yahudi damgası olmaması.Amerikan elçiliği araçılığı ile bir çok yaşlı insanı ve sevdiği adamı Alman hükümetinin verdiği son trenle Berlin' den Paris'e geçişlerini organize eder.. Fakat son anda annesinin Alman SS askerine sorun cıkarmasıyla planları altüst olur. Bu Rose'un içinde bir ömür boyu vicdan azabı olarak mühürlenir.Zaten çocukluğundan beri annesi ile olan travmatik ilişkisini, kuzeni Stella'nın hunharca bir cinayete kurban gitmesi ve katilin mahkeme duruşmalarını takip etmesi için gazetenin onu görevlendirmesi kitabın yapısını tamamlamıs.
Bilindik savaş mevzularını gerçek yaşanmış hayat hikayesini farklı bir yazarın kaleminden okumanızı tavsiye ederim.
Paris'e Son TrenMichele Zackheim · Remzi Kitabevi · 201546 okunma
Tarihi roman , kurgu ve biyografi karışımı kitapları gerçekten çok severim . Paris'e son tren kolay okunan bir kitap , ancak konu bütünlüğünde zaman zaman ciddi kopmalar var .Bu tarz kitaplardan hoşlananlar için; " Zelda Fitzgerald'ın Therese Anne Fowler ' in kaleme aldığı romanı veya Ayn Rand 'ın "Hayatın Kaynağı " romanı daha lezzetli bir seçim olacaktır .
Paris'e Son TrenMichele Zackheim · Remzi Kitabevi · 201546 okunma
iyihissetmek.blogspot.com/2020/07/parise-...
Michele Zackheim, kitabın başındaki notunda, 1937'de Almanya'da kaçırılan kuzenin hikayesinden yola çıktığını belirtmiş. Ki bu hikaye zamanında hem Amerika, hem de Avrupa'da epey ses getirmiş.
Kitabın kahramanı Rose, Yahudi asıllı Amerikalı bir gazeteci. İkinci Dünya Savaşı sırasında yolu Avrupa'da Berlin ve Paris'e kadar uzanıyor. Amerikalı olmasının verdiği güvence, Yahudi olması nedeniyle onu ne denli koruyabilir bunu okurken göreceksiniz. Rose'un yolu Colette ve Janet Flanner (Genet) gibi dönemin ünlü aydınlarıyla kesişir. Ve bu arada hayatına direniş yanlısı bir sanatçı girer. Nazilerin çılgın yönetimi, savaşın tüm gerçekliği... Savaş romanı meraklıları için iyi bir tercih olabilir. Ben kitabı çok severek okumadım. Ama bilirsiniz okuduğunuz ortam, ruh durumunuz bu olayı tamamen etkiliyor. Bu sebeple çok fazla yönlendirici olmayı sevmiyorum.
Paris'e Son TrenMichele Zackheim · Remzi Kitabevi · 201546 okunma