Garry Kasparov: “Modern propagandanın amacı sadece yanlış bilgi yaymak ya da çıkarlar için bastırmak değildir. Amaç analitik düşünmeyi engellemek, hakikati ortadan kaldırmaktır.” s.103
Tıpkı ideallerin yerini imajların alması gibi hakikatin yerini "inanılırlık" alıyor, diye yazıyordu Boorstin. İnsanlar bir olayın gerçek olup olmadığıyla artık o kadar da ilgilenmiyorlardı. O şeye "inanmak insanın işine geliyor muydu, gelmiyor muydu?" mesele buydu. Herhangi bir şeyin "gerçek olabilme ölçütü" onun asıl gerçekliğinden daha büyük önem taşımaya başlayınca "bir şeyi gerçekmiş gibi gösterebilme" becerisi "toplum tarafından ödüllendirilen bir sanat" haline gelmişti.
Orwell der ki, hakikatin bu denli parçalı, bu denli göreceli olması, bazı "liderlere veya yönetici zümreye" neye inanılıp inanılmayacağını dikte etme yolu açar. "Eğer Lider şu olay hiç olmadı derse, o zaman o olay hiç olmamıştır."
İnsanlar alışkın oldukları hayatlarını, günlük rutinlerini ,alışkanlıklarını terk etmek istemediklerinden, özgürlüklerin ne kadar büyük bir hızla ellerinden alındığına inanmak istemediler.
Totiler rejim için ideal kişi, davaya kendini kalpten adamış bir nazi veya kominist değildir. Gerçekle hayal ürünü arasındaki ayrımı ( yani deneyim gerçekliğini ) ve doğruyla yanlış arasındaki farkı ( yani düşüncenin türünü ) artık önemsemeyen kişidir.