Mike Featherstone İngiliz bir sosyologdur. Londra Üniversitesi, Birleşik Krallık'taki Goldsmiths'te Teori, Kültür ve Toplum Merkezi'nin direktörü ve Sosyoloji Profesörüdür ve Barselona, Cenevre, Kyoto, Recife, São Paulo, Tokyo ve Vancouver'da misafir öğretim üyesidir.
Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna doğru serpilen Dada hareketinin üyeleri tüm sanatın mukaddes konumuna tecavüz ederek "sanat için sanat" estetisizminin saçmalığını açığa çıkarmaya ve saçma savaş kültürü de dahil olmak üzere tüm kodları parçalamaya çalışıyorlardı. Montaj tekniğine duyulan arzu ve her bir metnin çokanlamlılığını ortaya çıkarmak amacıyla metnin yanılsatıcı birliğine karşı başlatılan saldırı Nietzsche'nin felsefesinin etkisini sergiler. Ayrıca, Dada'nın kurucularından biri olan Hugo Ball'ın daha önce Nietzsche üzerine bir tez yazmış olması ilginçtir (Kuenzli, 1987).
Sanatlar bağlamında postmodernizmle ilintilendirilen merkezi özellikler şunlardır: Sanat ve gündelik hayat arasındaki sınırın silinişi; yüksek ve kitle kültürü/popüler kültür arasında ki hiyerarşik ayrımın çöküşü; eklektisizmi ve kodların harmanlanmasını destekleyen bir üslup melezliği; parodi, pastiş, ironi, oyunculluk ve kültürün yüzeysel "derinliksizliği"nin selamlanışı; sanat üreticisinin özgünlüğünün/dehasının gözden düşüşü; ve sanatın ancak yinelenmeden ibaret olabileceği varsayımı.
Bu nokta, vurgunun üretimden uzaklaşıp yeniden üretime, imaj ve gerçeklik arasındaki ayrımı silen medya yoluyla göstergelerin, imajların ve simülasyonların sonsuzca katlanmasına kaydığı Baudrillard'nın sonraki yazılarında (1983a, 1983b) daha net görülebilir. Burada toplumsal hayat, kurallarından arındırıldıkça ve toplumsal ilişkiler daha değişkenleşip istikrarlı normlarca daha az yapılanmış hale geldikçe, tüketim toplumu özünde kültürel bir toplum haline gelir. Göstergelerin aşırı üretilmesi ve imajlarla simülasyonların yeniden üretimi, istikrarlı anlamın yitirilmesine ve kitlelerin, izleyiciyi istikrarlı duygunun ötesine taşıyan biçimsiz bitişikliklerin sonsuz akışından büyülenir hale geldiği gerçekliğin estetikleştirilmesine yol açar.
Boş zaman uğraşları, sanatlar ve genelde kültür, kültür endüstrisinin süzgecinden geçer; kültürün yüksek amaçları ve değerleri üretim sürecinin ve piyasanın mantığına yenik düştükçe kültürün alımlanması mübadele değerinin (exchange value) buyruğuna girer.
Buna göre, aile ve özel hayattaki geleneksel bir aradalık biçimlerinin yanı sıra yüksek kültürün en iyi ürünlerinin sağlamaya çaba gösterdiği · mutluluk ve doyum vaadi, "büsbütün farklı bir öteki özlemi", en düşük ortak paydayı hedefleyen ersatz [yapay], kitlesel olarak üretilmiş meta kültürüne katılan atomlaşmış, manipüle edilen bir kitle doğurmuştur.
Tüketim kültürünü araştırmak isteyenler için güzel bir başlangıç durağı.Yazar, postmodernizm akımını detaylı bir şekilde ele alarak dünyada yükselen tüketim kültürünü eleştirmiş. Bu kültürün yükselişi, türleri gibi konularda birçok bilgi verdiği için güzel bir başucu kitabı olduğunu düşünüyorum.
Biraz ağır bir kitap ve beni aşmış oldu. Belli bir seviye kazanmış insanlara hitap ettiğini düşünüyorum. Yeni olanların yanaşmalarını pek tavsiye etmem.
Yazarın bu kitabının Türkçe’de yeniden basılması şart. Postmodernizme dair başucu kitabı niteliğinde. Yazar çok geniş bir literatürü tarayıp tartışmasını bu geniş kapsamdan yürütmekte. Postmodernizm kavramına dair tartışmalı noktaları ve bazı muğlak noktaları sarih bir şekilde tartışmaya açmakta. Jameson gibi sağlam kuramcıları eleştirmekte ve bu eleştirileri sosyolojik bir zemine yaslayıp somutlama çabasında.Yazar, Baudrillard ve Bourdieu’dan genişçe faydalanmış ve onların teorilerini de tanıtıcı bir işlev göstermiş kitapta. Kitapta çeşitli makaleler bir araya getirilmiş olsa da her bir makale postmodernizmin farklı bir yönüne eğildiğinden kitap bütünlüklü bir nitelikte. Postmodernizme ilgi duyanlara öneriyorum.