Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mona Siddiqui

Mona SiddiquiKur’an’ı Nasıl Okumalıyız? yazarı
Yazar
6.0/10
1 Kişi
6
Okunma
0
Beğeni
230
Görüntülenme

Mona Siddiqui Sözleri ve Alıntıları

Mona Siddiqui sözleri ve alıntılarını, Mona Siddiqui kitap alıntılarını, Mona Siddiqui en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kur'an kelimesi Arapça "yüksek sesle okumak" anlamına gelen karae fiilinden türetilmiştir. Kur'an, kelimenin tam anlamıyla "ezberlenen parçalar" ya da "ezberden okuma" anlamına gelir.
Kur'an Daha İlk Ayetlerinde Diğer Kitaplardan Farklılığını Açıklar
Kur'an'ın insanın temel doğasına ilişkin tasvirinde, Kur’an hikâyesi ile onun Tevrat ve İncil'deki karşılığı arasindaki en önemli farkı buluruz. İslam'da insanın “kayması” bir günah değil, bir sürçme olarak kalır. Kur'an'ın izahi, insanın düşüşünden çok İblis'in düşüşüne odaklanır. Adem'in kayması cennetten kovulmasına yol açar, ancak Âdem ebediyen lanetlenmiş olarak kalmaz; O, Allah tarafından affedilmiştir ve şimdi yeryüzünde yaşamalı ve doğru yolu izlemeye çalışmalıdır. Açılış ayetlerine dayanarak, Allah Âdem'in yeryüzündeki temsilciliği konusunda meleklerle konuştuğu zaman Âdem ve eşinin günahtan önce bile yeryüzüne gideceklerinin açık olduğu savunulabilir. "Kayma”, insanın belirli bir bakıcı rolünü üstlendiği doğa dünyasıyla bütünleşmesine yol açar. Allah, peygamberler ve vahiyler gönderdiği için merhametlidir. Sadece peygamberlik ve vahiy yoluyla tanımlanan doğru yolu izleyerek kurtuluş umudu vardır. Hristiyan doktrininde, Âdem'in düşmesi şeklindeki ilk günahı, bir bütün olarak insanlığı lekeler. Bu o kadar büyük bir günahtır ki, insanlar ancak bizzat Mesih'in gelişi ve ölümü aracılığıyla kurtarılabilir. Hristiyan teolojisinin merkezinde Mesih aracılığıyla kurtuluş yer alırken, İslam'da kurtuluş retoriği asla teolojik tartışmanın ana odağı değildir. Kur'an ve Allah'ın rahmeti, insanlığı lanetten kurtarmanın yanı sıra başarıya ve refaha giden yolu gösterir. İnsanlar, “ilk günah" gibi ontolojik bir eksiklikten muzdarip değildir. İnsanlar, doğru ve yanlış arasında ayrım yapmalarına olanak sağlayan “sağlam bir doğa” ile, fitratla \kutsanmıştır; kurtuluş bizim içimizdedir.
Reklam
Peçe artık Doğu'nun gize mini ve cazibesini çagrıştırmıyor, Batı'nın mücadele ettiği her şeyi temsil ediyor. Peçe, açık iletişim, cinsiyet eşitliği ve kadın ve erkek arasındaki rahat ve açık ilişkilerin önündeki bir engeli sembolize ediyor. Birçoğu için, modern yaşamda yeri olmayan bir ortaçağ kavramıdır. Son birkaç yıldır tam peçe takmaya başlayan kadınlar, kendilerinden önce türban takan kadınlar gibi, modern ve modern öncesi yaşam ayrımlarının lüzumsuz olduğunu savunurlar. Bir şekilde peçeyle örtünmek, onların dindarlıklarının ve Allah'a bağlılıklarının temel bir yönüdür; onlar için, emir bakımından Kur'anî olmayabilir, ama ruhen kesinlikle Kur'anî dir.
Allah'a tapınma(ibadet), ritüellere riayet etmek ve kanuna uymaktan ibaret değildir. Tapınma alçakgönüllülüğün fiziksel bir yansıması olrak ritüel(fiziksel) namazda secdeye varmanın yanı sıra, insanın hemcinsleriyle olan bağına dair artan farkındalığıyla da ilgilidir. İtaat, kölelik ile değil, insanın Allah'ın gözünde ne olduğu, kişisel-özerklik kullanarak kendi değerini ve potansiyelini nasıl gerçekleştirebileceği ve diğer varlıklarla ilişkilerinin temelini oluşturması gereken saygı ve itibar, izzet, konusunda gelişmiş bir farkındalık ile eşdeğer görülmelidir.
Allah'ın vahyi, toplumu korkutarak Allah'a inandıran kuru ve mantıksal bir eser formunda gelmemiştir. Allah'ın vahyi, güzel sözcükler ve ritmik düzyazıyla ve ilahi merhamet mesajıyla dolu olarak inmiştir.
"Allah'a yaklaşmak istiyorsak, saygılı bir şekilde birbirimize yaklaşmalıyız."
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
[Kur'an'daki) bu anlatının Tevrat ve İncil'in yaratılış hikayesiyle paralellikleri vardır, ancak Kur'an'da anlatılan olaylar iki gelenek arasında teolojik bir farklılığa yol açar. [Kur'an'da] birçok sure, Âdem'in cennetten kovulmasının öyküsünü tekrar tekrar anlatır ve tüm farklı ama ilişkili kısimlar bir arada düşünüldüğünde, çıkarılması gereken ders, İblis'in insanı baştan çıkarması ve bu baştan çıkarmanın insan ve İblis açısından sonuçlarında yer alır. Âdem bu anlatınin ana karakteri değildir. İblis'in hikâyesi, Allah'ın Âdem'i kabul etme isteğine karşı gelmesiyle başlar:
Çok Eşliliğe Dair
Kur'anî vahyin belirli tarihsel koşulları, bu konuda daha iyi bir kavrayış sağlar. Koşullu da olsa çokeşlilik izni, Uhud Savaşı'ndan sonra Müslüman toplum korunmaya muhtaç birçok yetim ve dulla birlikte baş başa kaldığında verilmişti. İlk Müslüman yorumcular ve bazı çağdaş akademisyenler, bu tarihsel koşulları, çokeşliliğin toplumsal uygunluğunu açıklamanın bir yolu olarak kabul ederler. Kur'an'ın cahiliyye döneminde sınırsız olan çokeşliliği getirmediğini, aksine kısıtladığını iddia ederler. Çokeşlilik, ebedi bir erkek ayrıcalığı değil, muayyen bir durum için bir çözümdü. Bununla birlikte, son yıllarda "Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin” (Nisa: 3) ayeti, çokeşliliğin toplumsal bir kurum olarak gelişme biçiminde içsel bir ahlâkî ve sosyal dengesizlik olduğunu savunan Müslümanlar, yasa koyucular ve alimler tarafından daha fazla ilgi gördü. Onlar, Kur'an'ın kadınlara adil davranmaya atıfta bulunmasının aslında tekeşliliğe doğrudan bir teşvik olduğunu iddia ederler.
Kitabın gücü, inananlar onu yeni ve değişen durumlar ışığında okuyup yorumladıklarında ortaya çıkar.
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.