Okuma zevkinizi baltalamamak için sürpriz bozmayacağız. Roman, tarih öncesi zamanlarda küçük bir kız ile başlıyor. Henüz çocukken, “Ben kimim?” sorusunu soran bu kız, büyüdükçe doğayı, varlığı ve evreni sorgulamaya devam ediyor. Bir çömlekçi olan babası, kızı alıp bilim insanı yetiştirilen ve farklı alanlarda çalışmaların yapıldığı üstün teknolojili ütopik Atlantis adasına götürüyor. Sınavı geçip burada eğitim görmeye hak kazanan kız, insan aklının sırrını çözerse tüm evreni anlayabileceğini düşündüğünden “beyin ve bilinç” bölümünü seçiyor.
Bu şekilde başlayan medeniyet döngüsü, akıcı bir roman kurgusu içinde bildiğimiz ilk uygarlıklara, yakın tarihe, günümüze, hatta geleceğe uzanıyor. Bu sırada hayatlarını ezbere bildiğimiz pek çok karakterle karşılaşıyoruz. Mücahit Özdoğan, bu kişilerin yaşam öykülerini aykırı bir bakış açısıyla anlatıyor. Tam olarak hangi insan ve topluluklarla karşılaştığımızı burada belirtmeyeceğiz, çünkü sayfaları çevirdikçe beklemediğimiz bir tanıdıkla karşılaşmak gerçekten güzel bir deneyim.
Yazarın akıcı, sürükleyici bir dili var. Acemilikten uzak, daha önce farklı eserler kaleme aldığını belli ediyor. Kulak tırmalayan cümleler, aceleye gelmiş paragraflar az da olsa yok değil. Bu yönden kendisini biraz daha geliştirirse yerli bilimkurgu/fantastik edebiyatında klasik olacak kitaplarını okuyabiliriz.
Sonuç olarak Kadim Yolculuk, kapağından ve arka kapak yazısından anlaşılmasa da, büyük bir heyecanla başlanıp hezeyanla sonuçlanan pek çok yerli spekülatif kurgu romanın aksine gerçekten başarılı bir kitap.