Muharrem Coşkun

Kod Adı : İrtica 906 author
Author
7.3/10
7 People
20
Reads
1
Likes
1,956
Views

Muharrem Coşkun Posts

You can find Muharrem Coşkun books, Muharrem Coşkun quotes and quotes, Muharrem Coşkun authors, Muharrem Coşkun reviews and reviews on 1000Kitap.
Cezîre komutanı Nihad Paşanın tebrik telgrafi
Sebilürreşad’ın 464. nüshasını isteyenlerden biri de El Cezire Komutanı Nihad Paşa’ydı. Nihad Paşa, Mehmed Akif’e şu telgrafı gönderecekti; “Kastamonu’da Nasrulllah Camii Şerifi’nde irad edilen konuşmayı içeren mecmuanızın ancak bir nüshası elde edilebilmiştir. Diyarbekir Büyük Camii’nde Cuma Namazından sonra okunarak, hazır bulunan bütün
Yeise karşı Nasrullah camii kürsüsünde Hakkı haykıran Âkif
“Ey cemaat-i Müslim’in! Milletler yalnız topla, tüfekle, zırhla, ordularla, tayyarelerle yıkılmıyor, yıkılamaz. Milletler ancak aralarındaki rabıta birliği çözülerek herkes başının derdine, kendi hevasına düştüğü zaman yıkılır. Atalarımızın ‘Kale içinden alınır’ sözü kadar büyük söz söylenmemiştir. İslâm tarihini şöyle bir gözden geçirecek
Reklam
Cephelerde dağıtılan vaaz
İstanbul’da İngiliz işgalinden dolayı çalışma imkânı kalmayınca, Mehmed Akif Ankara’ya geçmiş, Eşref Edib de gazetenin klişelerini alarak Kastamonu’ya gitmişti. Ankara’da bulunan Mehmed Akif, Matbuat ve İstihbarat Müdürlüğü’nün teklifi ve Meclis’in izniyle Kastamonu’ya gönderilecekti. Akif, bu şehre 19 Ekim 1920’de ulaşabilecek, Mehmed Akif Bey’in gelmesiyle Kastamonu’da Sebilürreşad’ın yeniden çıkarılması hazırlıkları da başlayacaktı. Mehmed Akif ilk olarak 19 Kasım 1920 Cuma günü Kastamonu Nasrullah Camii’nde tarihi vaazını yapacak, bu konuşma, Milli Mücadele ruhunu ateşleyen vaaz olarak tarihe geçecekti. Özellikle dönemin hiperemperyali İngiliz tehlikesine dikkat çekecek, Sevr Antlaşması’nın ‘İdam Fermanı’ olduğunu anlatacaktı. Nasrullah Camii’ndeki konuşma 25 Kasım 1920’de yayımlanan Sebilürreşad’ın 464. sayısında genişçe yer alacaktı. Bunu, 3 ve 13 Aralık 1920 tarihlerinde basılan 465 ve 466. sayıları izleyecekti. Kastamonu’da çıkan ilk nüshanın (464. sayı) 11 sayfasını, Mehmed Akif’in Nasrullah Camii’ndeki heyecanlı konuşması doldurmuştu.. Mehmed Akif, konuşmasına mü’min olmayanların dost edinilemeyeceğini belirten Al-i İmran suresi 118. ayeti ile başlamıştı: “Ey müminler! Din kardeşlerinizden başkasını (kâfir ve münafıkları) dost edinmeyin: Onlar size fenalık yapmakta, fesad çıkarmakta kusur etmezler ve sıkıntıya girmenizi arzu ederler. Onların size karşı olan kin ve düşmanlıkları ağızlarından meydana dökülmüştür. Kalblerinde gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Onların düşmanlıklarına dâir âyetleri açıkladık, eğer düşünür ve anlarsanız...”
Bülbül şiiri: Bir işgale şiirle direniş
Mehmed Akif’in önemli şiirlerinden ‘Bülbül’ Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine yazılmıştı. Bursa işgal edilirken, şehrin tahrip edilmesi, Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinin hakarete uğraması karşısında üzülmüştür Mehmed Akif Bey.. Balıkesir’den tanıdığı dostu Hasan Basri Çantay’a ithaf
Sayfa 18
14 günlük uzun yolculuk
Mehmed Akif ise aynı gün sabah namazından sonra 12 yaşındaki oğlu Emin’i de yanına alarak yola çıkmış, yürüyerek geldiği Karacaahmet Mezarlığı’nda kadim dostlarından Ali Şükrü Bey’le buluşmuştu. Buradan faytonla, Alemdağı’na, oradan, atlarla İzmit Adapazarı üzerinden Eskişehir’e, oradan da trenle Ankara’ya varacaklardı. Tehlikeli yolculuk tam 14 gün sürmüştü. Mehmed Akif ile Ali Şükrü Bey, Ankara’ya Meclis’in açıldığı günün ertesinde yani 24 Nisan 1920 tarihinde ulaşabileceklerdi. Mehmed Akif’in Ankara’ya gelişi büyük coşkuya yol açmıştı. Akif boş durmayacak, Ali Fuat Cebesoy’la birlikte cepheleri dolaşacaktı. Mehmed Akif, 11’den fazla şehre gitmiş, kimi zaman isyan bastırmış, kimi zaman da halkı mukaddes mücadeleye davet etmişti. Zaten başyazarı olduğu gazetenin yazıhanesi de, 1920 yılının başından itibaren Milli Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçmiş olanlarla, İstanbul’daki yakınları arasında haberleşmenin merkezi olmuştu.
Sayfa 17
Dürrizade Abdullah Efendinin Milli Mücadelecilere Kâfir fetvası
Mehmed Akif’in Anadolu yolculuğu ise 10 Nisan 1920 tarihinde başlamıştı. Mehmed Akif’in Ankara yollarına revan olduğu gün, aynı zamanda Damat Ferit Hükümeti’nin, Milli Mücadele aleyhine fetva çıkarttığı gün olarak da kayıtlara geçecekti. İşin ilginci, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının geniş yetkilerle Ankara’ya gitmesine vize veren kararnamede de, İstanbul Hükümeti Başbakanı Damat Ferit’in imzası vardı. Mehmed Akif o gün yola çıkmadan önce dostu Eşref Edib’e, “Ben yarın sabah yola çıkıyorum, sen de idarehanedeki işleri derle topla. Sebilürreşad’ın klişesini al arkamdan gel. Meşihattakilerle de temas et. Harekat-ı Milliye aleyhine bir halt etmesinler” demişti. Ancak Mehmed Akif’in ‘Halt etmesinler’ dediği olay ne yazık ki o gün gerçekleşecekti. Milli Mücadele aleyhine hazırlatılan fetva İngilizlerin baskısıyla önce Şeyhülislam Haydarizade’ye götürülecek, ancak o istifa yolunu seçince, bu makama getirilen Dürrizade Efendi fetvayı imzalamak zorunda kalacaktı.
Reklam
İttihatçı Mehmet Akif hakkında kitap yazıp İttihatçılara yüklenen bir yazar
Koskoca İmparatorluğa 10 yılda kıtalar kaybettiren; Balkan Harbi (1912), Birinci Dünya Savaşı (1914), Çanakkale (1915) ve Sarıkamış cephelerinde milyonlarca vatan evladını perişan eden İttihatçı anlayışa karşı Anadolu da büyük bir öfke vardı. İşte bu günlerde Kuvay-ı Milliye adına yapılan hareketler İttihat ve Terakki nin yeni bir oyunu olarak da telakki ediliyordu. Halk, yeni bir maceraya atılırız endişesiyle milli mücadeleyi oluşturacak gruplara şüphe ile bakıyordu. Öyle ki; İttihatçıların yeni bir oyunu söylentisi, tedbir amaçlı çeşitli yöntemleri de beraberinde getirmişti. Örneğin Sivas Kongresi nin açılışı esnasında katılan delegelerin yeminleri de sorun olmuş; delegeler İttihatçılık/ fırkacılık (particilik) yapmayacaklarına, sadece vatanın ve milletin kurtuluşu için çalışacaklarına dair, yemin etmek zorunda kalmışlardı. Milli Mücadele nin İttihatçıların yeni bir oyunu olduğu iddiaları üzerine Sebilürreşad da, Bugün İcma-ı Ümmet Anadolu dadır başlığıyla çıkmıştı.
Sayfa 15
Verilen örnek ile yazarın anlattığı tutarsızlık
Kürsüye çıkan Mehmed Akif, Ey Müslüman diye başladığı hitabına; Cihan altüst olurken, seyre baktın öyle durdun da, Bugün bir serserî, bir derbedersin kendi yurdunda! Hayat elbette hakkın, lâkin ettir haykırıp ihkaak; Sağırdır kubbeler, bir ses duyar: Dava-yı istihkâk Şiiriyle devam etmişti. Mehmed Akif, Al-i İmran Suresi, 100-104. ayetlerinin
Târihî hatalarla dolu bir intro
Büyük ümitlerle ilan edilen II. Meşrutiyet in üzerinden sadece 10 yıl geçmişti. Sultan II. Abdülhamid Han, Jön Türkler tarafından bir darbe ile tahttan indirildiğinde (13 Nisan 1909) İttihat ve Terakki'ye bıraktığı devletin yüzölçümü, Adriyatik'ten Basra Körfezine, Karadenizden Afrikanın kum çöllerine kadar yaklaşık 6 milyon kilometrekareye ulaşıyordu. İttihatçılara bir yangın, bir enkaz değil, 30 milyonu aşan nüfusuyla büyük bir ülke ve modernleşme çalışmaları devam eden bir ordu bırakmıştı II. Abdülhamid. Dış borçları azaltmış, devlet ekonomisini büyük ölçüde toparlamıştı. Vaktiyle Abdülhamid idaresine bayrak açan ve Hürriyet Kahramanı ilân edilen ittihatçılar ise 9 yılda koca imparatorluğu paramparça etmiş, Mondros Ateşkesi (30 Ekim 1918) sonrası, Kasım 1918 de gece yarısı kaçarak ülkeyi terk etmişlerdi.
Sayfa 12
Geri13
40 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.