Sabahın olmadığı bir sevdaydı ta en başından onlarınki. Ama gecenin de söyledikleri gibi hep karanlık olmadığı, karanlığı ferah eyleyen, baştan ayrılık yazılı bir aşk, yarım kalacağını bile bile yaşadıkları bir aşk. Çıra gibi yanıyordu içi.
Yaşananlara kimse ne doğru ne yanlış diyebilirdi. İnsana dairdi. Engel olabilir miydi, böyle bir gücü var mıydı? Vardı belki de. Ama yaşarken çektiği ıstırap da saadet duygusu da yaşanmaya değerdi.
Bedri Rahmi Eyüboğlu Güzel Sanatlar Akademisi'nde asistanlık yapmaktayken içindeki kuş yeniden çırpınmaya başlamıştı. Çünkü yolunun üstüne heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan çıkmıştı. Onların ki ilk görüşte aşktı. Hatta öyle bir aşktı ki Bedri'ye Karadut şiirini dahi yazdırdı. Her bir dizesinde daha tutkulu fısıldadı sevdasını...
“Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun.”
Aşklarını sanatla besleyip ölümsüzleştirdiler. Onların tutkulu aşkı hem ödül hem cezaydı. Çünkü yasaktı. Bedri evliydi ve çocuğu vardı. Bedri'ye ne pahasına olursa olsun kendi olma şansı veren Eren, güven duygusuna kan pompalayan parçasıydı! Mari ise ellerine hayat aşılayan, resim yaptıran, şiir yazdıran, insanı daha da bir insanlaştıran tutku damarında candı. Ama Bedri'nin kalbinin iki parçasını birbirinden koruması gerekiyordu. Âdeta çıkmaza saplanmışlardı.
Peki sonrasında neler olmuştu?
Ahh ah... İşte tam da bu noktada kelimelerim kifayetsiz kalıyor. Çünkü yaşanılanları okudukça onlarla beraber bende yandım. Muazzam olan duygularına yakışacak bir derinlik vardı. O derinlik kimi zaman dipsiz kuyu olsa da aşk özgün bir şekilde ilmek ilmek kelimelere, sonra da yüreğimize dokunmuştu. Yaratılan aşk motifi sayesinde aklıma halk hikâyeleri geldi ama bu roman realistleşmişti. Yaşanan olaylar, kişiler, mevzubahis olan aşklar ve vuslat gerçekti. Ama gerçekler bazen acıydı.
Yazarlarımız Müjgan Tekin ve Vildan Tekin'in başarılı bir şekilde kaleme aldığı "Karadut" sayesinde Mari Gerekmezyan hiçbir zaman unutulmayacak. Okumanızı tavsiye ederim.
Şarkıyı her dinlediğimde çocukluğumu hatırlatır. Şimdi dinlediğimde tüylerim ürperdi. Evet, KaraDut şiirinin hikayesini okuyacağız.
Müjgan Tekin ve Vildan Tekin'in kardeşlerin kaleminden bir dönem romanı #karadut
Bedri Rahmi bu şiiri kara kaşlı, kara gözlü sevdiği Mari Gerekmezyan için yazmış. Hani dersiniz ya bana şiirler yazan birisi
"İnsan kendine ne kadar uzak olabilirse o kadar uzağım sana .
İnsan kendine ne kadar yakın olabilirse o kadar yakınım sana ."
AŞK .Büyük bir ikilem , ruhu ağlarla kaplayan bir olaylar silsilesi !
Dünyadaki en büyük servetimiz sevmek , sevilmek değil midir gerçekten ?
Ama her şeyin olduğu gibi sevilmenin de aşılmaz kuralları vardır tabi. Ölçülü ,tutarlı ve yerinde . İşte tam da bu eserle bu kuralların hepsini bir çırpıda siliyoruz.Hem de ...
Gerçek hayat hikayesinden esinlenen bu eserle.İçerisinde ikiden fazla kişiyi barındıran aşk ne anlama gelir ? Bu hikayeden nasıl kaoslar çıkar ya da şöyle sorayım bundan uzun uzuuuuunnn yılların öncesindeki Türkiye' de evli biriyle aşk yaşamak nasıl bir ses yaratırdı ? Ünlü şairlerin arasında yaşamak , onların dünyasında derin bir acının ve eziyetin içine düşmek . RUHUNU ACIYLA YOĞURMAK .Düşünelim ..
Yaftalama , ötekileştirme , kırma , dökme , incitme ...
Zaten söz konusu aşk olunca acımasız olan dillerimiz evli birinin aşık olduğunu görünce daha da vicdansızlaşırdı değil mi ?
Ve büyük bir incinme . Bir de buna ruhu sanatkar ve daha nahif hissiyatlı insanları ekleyince , çok büyük bir tragedya olur.
Esere kimin tarafından baksam ona haksızlık olduğunu düşündüm . ÜZÜLDÜM ,sinirlendim bazen de kalbimde kuşlar kanat çırptı mütemadiyen .
Eserin yorumlarını okurken çok fazla spoiler denk geldiğim için açıkçası sinirlendim de .
Evet arkadaşlar , hadi birlikte Bedri Rahmi'nin aşk üçgenine ruhumuza savaşmaya , hislerimizle işe yaşatmaya gidiyoruz ..
#_kitabimvekahvem_