Bu zamana kadar farklı oluşumlarda yer almış, siyasi bilgi ve deneyimi üst düzey olduğu çok açık, yanılmıyorsam asıl mesleği öğretmenlik olan siyasetçi, tkp genel sekreteri*. tkp'ye girişi özellikle yakın çevresinde şaşkınlık yaratmış olsada yinede bilgi ve birikiminden yararlanılması gereken gerçek bir beyindir kendileri. ayrıca bu kişin şairlik ruhu da vardır.
Babasının parçaları toplandı yerden, fırlayıp uzağa gitmiş kafasını da alıp getirdiler, bombanın açmış olduğu o çukura koyarak üzerini toprakla örtüler.
Annenizin kardeşlerinizin mezarlarinin nerede olduğunu bilmemek, sonradan basılan resimlerde, kimyasaldan ölen insanlar arasında kardeşlerinizin ve onların çocuklarının parçalanmış cigerlerinden ağızlarına, oradan dışarıya sızıp kurumuş kan izlerini, yanmış yüzlerini, dışarıya fırlamış vr beyaza çalmış gözlerini görmek nasıl bir duygudur diye. Sizce bu sorunun yanıtına yetebilecek kelimeler olan bir dil var mıdır? Anlatılabilir mi böyle birşey, NE DERSİNİZ?
Kitap isminden de anlaşıldığı gibi 16 Mart 1988 tarihinde gerceklesen Halepce katliamını anlatıyor .
Yazar insanların çektekiği acılar unutulsun istemiyor . Katliamda olan insanlarla röportajlar yapıp olayın gerçek yüzü daha da netleşiyor.
Acı çeken insanlar var, Kapanmayacak yaralar var , dinmeyecek öfkeler var..
Henüz 1 yaşındayken dünyayi kötü tanıyan bir insan var. Aile kavramınin henüz ne olduğunu bilmeden ailesini kaybediyor . Ailesi olsun istiyor . Evleniyor da.Ve bu kisi kimyasallar yüzünden, henüz doğamamış olan 3 çocuğunu kaybediyor . Bir mucize ki 4. çocuğu dünyaya geliyor..
Sırf babası üzülmesin diye gözünün kör olduğunu söyleyemeyen çocuklar var.
Gözünün önünde babasının boynunun koptuğunu gören çocuklar var.
Ailesinı kaybedince ağlayacak, yas tutarken de yanında kimsesi olmayan çocuklar var.
Ve bu çocuklar şimdi mazlum halkın huzuru için cabaliyor. Sadece Halepce halki için değil tüm insanlık için çabalıyor, o zaman canı yanan küçücük çocuklar .
Yazarın tavsiyesine uymak isterim. Olur da bir gün yolum Halepceye düşerse Hériş'in çayını içmeye gideceğim .
Emeği geçen herkese teşekkürler.
Bir babanın ölmüş oğluna yazdığı bir şiir kitabıydı adeta, çok içine çekti ve duygulandım. Ölen kız/erkek çocuklar, aşiretler ve Askeriyede yapılan ırkçılığı ele alıyordu. 25 köy birbirini manipüle etmişti, kan davası adına insanlar birbirine düşmüştü. Terörün vahşi yönlerini anlatıyor.
Sal 2010 yan ji 2009 bû, li Amedê fuar a Pirtûkan hebû û dibistan em biribûn wê fuar ê. Lê bi min re qet pere tûne bû û ez jî di nav de bê sebep digerîyam.Dema çûm dawîya fuar ê kesêk tenê rûniştî û pêşîya wî 3 - 4 cûre pirtûk, em hinek axivîn û bi kenê kî germ ev pirtûk îmze kir û diyarîyê min kir .Gelek kêfa min hat. Ew kes Necmettîn Salaz bû û ez iro bihîstim ku ji nexweşîyêkî mirîye.Xwedê rehma xwe lê bike.
Û di pirtûkê de jî qala jiyanê xwe yê 12 Îlonê Girtîgeha Amedê dike.
KürtmüşüzNecmettin Salaz · Kurgu Kültür Merkezi · 201040 okunma